Suriyeli kiracım sikişmelerini duydukça azdım

Sosya medyada paylaş:

Merhaba, adım Mehmet. 53 yaşındayım, karım Hatice ise 50 yaşında. 30 yıllık evliyiz. İki oğlum bir de kızım var ve üçü de evli. Beş de torunum var. Karımla bazen haftada bir, bazen de iki haftada bir sikişiyorum. 30 yıllık evliliğin ardından haftada bir sikişmek nispeten iyi sayılabilirse de, benim için yeterli olmuyor. 53 yaşında olsam da kendimi ruhen ve bedenen daha genç hissediyorum. Karımı da halen çok seviyor ve arzuluyorum, mümkün olsa onu her gün sikmek isterim. Ancak hayat bana bunu yapma imkânı vermiyor. Bazen torunlar, çocuklar ve gelinler gelip bizde kalıyorlar, yada karım onların yanına gidiyor, torunlara bakmak için kalıyor. Tabii bu durumda benim istediğim gibi her gün sikişmek de mümkün olmuyor. Ancak karım kapalı, dini bütün bir kadın ve kocası olarak onun üzerinde sahip olduğum hakları bildiğinden ben ne zaman istersem ilişkiye giriyor.

Alt katımdaki boş daireyi geçen ay Suriyeli bir aileye kiraya verdim. Aslında bunu yapmayı hiç istemiyordum. Çünkü daha önce de Suriyeli bir aile oturmuş ve evin içine etmiş, üstelik birkaç aylık kirayı da ödemeden kaçıp gitmişlerdi. Daire Türk bir ailenin oturacağı halde değildi. Epey zaman boş kaldıktan sonra mecburen yine bir Suriyeli aileye vermek zorunda kaldım. Az da olsa oradan gelecek kiraya ihtiyacım vardı. Kiracım Selman adında kırklı yaşlarında biri, bir konfeksiyonda çalışıyor. Beş kızı ve bir de oğlu var. İki oda bir salondan ibaret dairede, karısı, annesi ve 6 çocuğuyla beraber, toplam 9 kişi oturuyorlar. Karısı ondan daha genç gösteren bir kadın. Siyah bir pardesü giymiş, başını da siyah bir türbanla sıkıca bağlamış halde görüyorum onu her zaman. Beni gördüğünde yüzünü başka tarafa çeviriyor. Kızları da aynı anneleri gibi giyiniyor, ancak kızlarının yüzü de kapalı oluyor ve sadece gözleri görünüyor.

Bir gece saat ikiye doğru işemek için kalktım. Çişimi yaparken gelen seslere bakılırsa alt katta da birilerinin ayakta olduğunu fark ettim. Banyonun penceresi küçük bir aydınlatma boşluğuna açılıyordu ve sesler oradan geliyordu. Nedendir bilmem ama durup dinlemek istedim. Maşrapaya akan suyun sesine Arapça konuşma sesleri karışıyordu. Tabii ne konuştuklarını anlayamıyordum. Ancak konuşanlardan birinin Selman olduğunu anladım, diğeri de karısıydı. Bir dakika kadar sonra sesler azaldı, ancak daha sonra başka türlü sesler gelmeye başladı. Pencerenin mandalını çekip açtım ve kulağımı yaklaştırdım. Dikkat kesildim iyice. Yine arada sırada Arapça sesler geliyor olsa da, bunun haricinde inleme sesleri geliyordu. “Ohhh, ohhh, uhhh, ayyy…” seslerine tok bir ses eşlik ediyordu.

Kalbim heyecanla atmaya başladı. Gecenin bu saatinde Selman karısını banyoda sikiyordu. Kadının Arapça bir şeyler dediğini duyabiliyordum, yazık ki ne olduğunu anlayamıyordum. Ancak çıkardığı iniltileri anlamak için dil bilmeye gerek yoktu. Muhtemelen Selman ayakta domaltmıştı karısını ve kasıklarının karısının kasıklarında ve kalçalarında, götünde çıkardığı sesleri hemen fark ediyordum. Bu sırada sikimin sertleşip kalktığını gördüm. Bir elimle sikimi sıvazlarken kulağım aşağıdan gelecek seslere odaklanmıştı. Kadından ve Selman’dan gelen iniltiler ve sikişmenin doğal sesleri hızlanmaya, artmaya başlamıştı. Onlar sikişirken ayakta boşalacak hale gelmiştim. Derken bir süre sonra kesildi sesler. Sikişmeleri 2-3 dakika kadar sürmüştü. Sonrasında yine maşrapaya akan suyun sesi, Arapça konuşmalar derken sesler tamamen kesildi.

Sikim kazık gibi olmuştu. Gecenin o vakti 31 çekmemek için kendimi zor tuttum. Yatağa girip hiçbir şeyden haberi olmayan karımın dolgun vücuduna sarıldım. En son sikişmemizin üzerinden on gün kadar geçmişti. Elimi geceliğinin altından soktum ve kalçalarını okşadım. Gecenin serinliğine karşın karımın vücudu sıcacıktı. Aşağıdaki sikişmenin üzerine bir de karımın dolgun kalçası eklenince sikimin sertliği ve azgınlığım daha da arttı. Karım az sonra uyandı. Kalçalarında gezinen elimi tuttu yorganın altından ve “Ne oldu, azdın mı gece gece?” dedi. “Çok azdım, çok azdırdın beni, on gün geçti, çok özledim seni!” dedim. Hemen geceliğinin ön kısmındaki düğmeleri açtım ve beyaz koynunu öpmeye başladım. Karım, “Çok uykum var, sabah yap!” dediyse de, “Olmaz, şimdi yapalım, çok azdım, sabahı bekleyemem!” dedim.

Geceliğinin altında beyaz atleti vardı. Atleti sıyırdım ve ortaya çıkan memelerini öpmeye, emmeye başladım. Memeleri yaşından dolayı sarkmış olsa da onları öpmeyi, emmeyi, yalamayı çok seviyordum. Sokak lambalarının ışığının aydınlattığı yatak odasında karımın etli meme uçlarını emerken, o da tava gelmiş, saçlarımı, omuzlarımı okşuyordu. Bir elim altta kalçalarını okşarken diğeriyle memelerini avuçluyordum. Aklım Selman’ın karısındaydı. 6 çocuk doğurmasına karşın halen daha taş gibi sayılırdı. Giydiği uzun siyah pardesünün altında dolgun vücudu belli oluyordu. Arap olmasına karşın esmer tenli değildi, bembeyaz bir yüzü vardı. Selman fakirdi, ama kadın yönünden şanslı bir erkekti.

Sikimin sertliği son raddeye gelmişti, artık karımın amına girmek için sabırsızlanıyordum. “Çıkar külotunu, aç bacaklarını!” dedim emreden bir sesle. Karım hiç sesini çıkartmadan iki eliyle külotunu sıyırıp çıkardı ve yatağın yanına, yere bıraktı. Bacaklarını iki yana açarken ben de üzerimizdeki yorganı iyice açtım, eşofmanımın altını ve külotumu çıkardım. Karımın bacaklarının arasında yerimi aldım. Sikimi sıvazladım bir süre daha ve sonrasında yavaşça üzerine eğildim. Sikimi amının üzerine sürttüm, karım bundan çok hoşlanıyordu. Ben sikimi amına sürterken o da bir eliyle sikimi tuttu. Amının üzerinde alınmamış bir miktar kıl vardı ve sikime batıyordu kıllar. O nedenle daha fazla bu şekilde devam etmek istemedim.

Sikimi çekerken karım eli sikimde olduğu halde, “Az daha yap!” dedi. “Kılların batıyor, niye tıraş olmadın?” dedim bunun üzerine. Karım, “Olurum sonra, sen yapsana!” dedi, bu sırada sikimi sıkıca kavramıştı. Gece vakti onu üzmek istemediğimden bir süre daha devam ettim. Sikimi kıllı kasıklarına, etli ve sarkık am dudaklarına sürttüm. “Tamam mı, yeter mi?” dediğimde, “Tamam tamam!” dedi çabuk olmamı isteyen bir sesle. Az sonra sikim karımın amının dudaklarıyla buluştu önce, ardından da içinin tatlı sıcaklığıyla. İyice uzandım üzerine, sikim amının en derinlerine kadar giriverdi hemen. Hızlı hızlı sikmeye başladım. Aklım Selman’ın karısındayken altımda karımı sikiyordum. Karımın elleri sırtımda, belimde, götümün yanaklarında gezinirken dudaklarından hafif iniltiler çıkıyordu. Alt kattaki kiracıların duymaması için olabildiğince sessiz olmaya çalışıyor, aldığı zevki fısıltılı seslerle belli ediyordu.

Ama ben onun gibi değildim. Zaten alt kattaki sikişmenin sesleri beni azdırmıştı. Şimdi de karımı var gücümle sikerken zevkten inliyordum. Karımın koca memeleri sikişmenin etkisiyle göğsümün altında sallanıp duruyordu. İki elimle kavradım onları ve avuçlayıp sıkmaya başladım. Karım bacaklarını iki yana daha da açarken amına rahatça sokup çıkarıyordum sikimi. Altımızda karımın doldurduğu yün yatak vardı, yataktan ses çıkmasa da altındaki bazadan ağır ağır gıcırdama sesleri geliyordu.

Karım bacaklarını kaldırdı havaya ve belime doladı. Belimi ve götümü oynattıkça, kaldırıp indirdikçe sikim amının en derinlerine kadar girip çıkıyordu. 30 yıldır siktiğim amından halen daha keyif alıyordum. 30 yıl sikimi içine almış, üç çocuk çıkarmıştı ama halen daha tatlıydı amı. Pompaladıkça terli kasıklarımızdan sesler gelmeye başladı. Selman’ın karısını sikerken çıkan seslerin benzeriydi bu sesler. Karımın memelerine asılmıştım deli gibi, hamur gibi sıkıyordum. Havadaki bacakları yaylanıp duruyordu. Ellerimi memelerinden çektim ve alttan kalçalarını tutup kaldırdım, omzuma attım. Bu şekilde daha sert ve güçlü sikmeye başladım.

Ancak karım bundan hoşlanmamıştı, “Yavaş ol, millet duyacak!” dedi heyecanla. “Sikerim milleti!” dedim ve sikmeye devam ettim. Karım bu sözlerimden sonra başka bir şey demedi ve kendini sikişmenin akışına bıraktı. İki eliyle yataktan tutunmuştu. Geceliğinin açık olan ön kısmından taşan memeleri pompaladıkça deli gibi sallanıyordu. Kasıklarımızın çarpışmasından çıkan güçlü ve tok sesler bütün odayı çınlatır hale gelmişti. Sikim amının içinde gidip gelirken omzumdaki bacaklarını, kalçalarını okşuyordum bir taraftan da. Bir süre bu pozisyonda devam ettikten sonra amından çıktım ve “Domal hadi, biraz da öyle sikeyim!” dedim.

Karım bir şey demeden doğruldu çabucak ve geceliğinin eteklerini belinde toplayarak köpek gibi domaldı. Pencereden içeri vuran sarımtırak sokak lambasının ışığında karımın bembeyaz kalçalarını, götünü görmek sikimin sertliğini kaybetmesine engel oluyordu. Sikimin üzeri amının sıvıları ile kaplanmış, ıslak ve kaygan bir haldeydi. Kısa bir süre sıvazladıktan sonra karımın halen açık duran amına arkadan girdim. Karım belini iyice eğmiş, yüzünü yastığa yapıştırmış haldeydi. Bu pozisyonda sikilmeyi çok seviyordu. Götünün yanaklarını kavradım ve güçlü bir şekilde sikmeye, pompalamaya başladım. Karımın götünün etli, dolgun yanakları, belinin etleri löpürdüyor, titriyordu. Çıkan sesler ise daha güçlü ve yoğundu.

Karımdan da iniltiler gelmeye başlamıştı şimdi. “Ahhh, ahhh, uhhh, ıhhh…” sesleri yüzünü yapıştırdığı yastık nedeniyle boğuk da olsa anlaşılıyordu. Bir elini alttan amına atmıştı, ben sikerken o da amını ovalıyordu. Ellerim götünün yanaklarında, belinde, kalçalarında geziniyor ve sikim bu pozisyonda amının en diplerine girip çıkarken aldığım keyif daha da artıyordu. Kıllı göt deliğine başparmağımla bastırdım. Karım 30 yıllık evliliğimizde amını bana sayısız kez sunmuş olsa da, götü konusunda cimri davranıyordu. Hele ilk yıllarımızda isteklerime büyük bir şiddetle karşı çıkmıştı. Ancak son senelerde, çocuklar da evlenip gittikten sonra (Eğer bana götten vermezsen başka kadınlara giderim, hatta seni boşarım!) deyince razı gelmiş ve bu sayede götünün tadını almaya başlamıştım. Amının genişliğine inat göt deliği bir bakirenin amı kadar dardı. Ama yine de götünü her zaman vermiyor, bunun için kendini hazır hissetmesi gerektiğini söylüyordu.

Aklım Selman’ın karısındaydı yine. Siktiğim karım olsa da sikmek istediğim o kadındı. Adının ne olduğunu bile bilmiyordum üstelik. Boşalmaya yaklaşırken yorulduğumu hissettim. Bir süre sikim amında olduğu halde bekledim. Karım, “Geldin mi?” diye sordu bu sırada. “Yok, az kaldı!” dediğimde, “Hadi be, dizlerim ağrıdı!” deyince, “Sikerim şimdi dizini!” dedim sinirle. Yeniden amında çalışmaya başladım. Şimdi daha büyük bir güçle pompalıyordum. Bazanın gıcırtıları artmaya başlamıştı. Karımdan da boğuk iniltiler geliyordu. Kalbimin güçlü ve hızlı atışlarını boyun damarlarımda hissediyordum. Her yerim elektriğe tutulmuş gibi titrerken birden bire büyük bir güçle boşalmaya başladım. Boşalırken de amına sokup çıkardım sikimi. Döllerim oluk oluk on günlük bir aranın ardından karımın amına akıyordu.

Amında bir süre daha bekledikten sonra çıkardım sikimi. Karım da doğruldu bu sırada ve “Yavaş ol dedim sana!” dedi. “Sikerim yavaşını senin!” dedim. Kalbim halen güçlü bir halde atıyor, göğsüm şiddetle inip kalkıyordu. Karım yataktan kalkıp banyoya geçerken, ellerimi başımın altına koyup tavana diktim gözlerimi. Daha önce de karımı sikerken, aralarında gelinlerimin de olduğu başka kadınları, kızları hayal ettiğim olmuştu. Ama şimdi bir fark vardı, Selman’ın karısını sadece hayal etmekle yetinemeyeceğimi biliyordum.

Ne yapıp edip onu sikmenin bir yolunu bulmam gerekiyordu…

Suriyeli Kiracılarım! (2. Bölüm)

Birkaç gün sonra kahvaltı sırasında karım evin temizliğine yetişemediğini, artık gelinleri çağırmak da istemediğini söyledi. “Ee, ne olacak peki?” diye sorduğumda, “Bu bizim kiracının karısını çağırırım, ucuza da gelir. Bizimkiler 100-150 liradan aşağı gelmiyor. Zaten durumları kötü, hiç olmazsa yardımımız dokunur!” deyince, “İyi, sen bilirsin!” dedim…

Ertesi gün akşamüzeri geldiğimde evin pırıl pırıl olduğunu gördüm. Karım kadından çok memnun kalmıştı. Bu arada kadının adının Gülsüm olduğunu öğrendim. Karım, “Bende para yoktu, sen aşağı inip versene kadının parasını, 50 lira!” deyince içimde bir şeyler canlandı. Heyecanla aşağı inip kapıya vurdum. İçerden Arapça sesler gelirken kapı açıldı. Selman’ın oğlu açmıştı kapıyı. 5-6 yaşlarında ya var ya yoktu.

“Annen evde mi?” diye sordum birkaç kez. Çocuk içeri geçerken az sonra kapıda annesi, yani Gülsüm belirdi. Kendisine ilk defa bu kadar yakındım. Birkaç gece önce kocasıyla banyoda sikişen kadın şimdi tam karşımdaydı. Başında yine siyah türbanı vardı, ancak pardesü yoktu. Siyah, tek parça bir elbise giymişti, eski ve biraz dar görünen elbise vücudunun kıvrımlarını belli ediyordu. Özellikle memelerinin iriliği gözümden kaçmadı. Zeytin tanesini andıran gözleri beyaz yüzünü boncuk gibi süslemişti. Gözlerinin altına sürme çekilmiş gibiydi. Parayı uzattım, “Kusura bakmayın, hanım verememiş…” dedim.

O sıra arkasında bir kadın belirdi. Selman’ın annesiydi bu, ilk defa görüyordum kendisini. Oldukça şiveli ama yine de anlaşılır bir Türkçeyle, “Gelinim anlamaz Türkçe!” dedi. Ben sadece Selman Türkçe biliyor sanıyordum, ama annesi de biliyordu demek ki. “Siz Türkçeyi nerden biliyorsunuz?” diye sorunca, kadın, “Ben zamanında Urfa’dan gelin gittim Suriye’ye.” dedi. Selman’ın annesi en fazla 60 yaşında gösteren bir kadındı. Ben daha yaşlı zannediyordum oysa. Uzun boylu ve yapılı bir kadındı. Çiçekli uzun bir elbise vardı üzerinde. Başını ise büyük, beyaz bir yazma ile bağlamıştı. Kadının gelinininkilerden de büyük ve dolgun memeleri vardı. “Buyurun bir kahve için!” diyerek yaptığı davete, “İnşallah başka zaman!” diyerek karşılık verdim. Yukarı çıkarken sikimin sertleştiğini fark ettim.

Gece olup da yatağa girdiğimde karıma sarıldım hemen. Karım, “Ne oldu?” dedi şaşırmış gibi. “Özledim seni!” deyince, “Bu gece yapmayalım Mehmet, her yanım ağrıyor valla, akşama kadar temizlik yaptık!” dedi. “Ben senin kocanım, öyle temizlik falan anlamam!” dedim ve bir elimi geceliğin altından sokup kalçalarını okşamaya başlarken diğeriyle de memelerini avuçladım.

Boynunu, yanaklarını, dudaklarını deli gibi öpüyordum. Bakımlı sayılacak bir kadın değildi karım ve bu yüzden yanaklarında, çenesinde ve dudaklarının üzerinde tüyler olurdu her zaman. Ama buna karşın bacaklarında ve kalçalarında kıldan tüyden eser yoktu. Sikim kazık gibi olmuştu çoktan. Etli meme uçlarını dilliyor, ısırıyor, emiyordum. Karımın memelerine kıyasla Gülsüm’ünkiler daha büyüktü. Onun memelerini emdiğimi, yaladığımı hayal ettim. İlk başta isteksiz davranan karım yorgunluğuna rağmen karşılık vermeye başlamıştı. Alttan elini sokmuş ve sikimi sıvazlıyordu.

“Ağzına alsana!” dediğimde, “Tamam, ama sen de benimkini alacaksın!” dedi heyecanla. “Tıraş oldun mu sen?” diye sorduğumda, “Oldum, hem de kaymak gibi yaptım!” dedi. “O zaman şöyle gel, şu üstündekileri de çıkart!” dedim. Az sonra ikimiz de çırılçıplak bir haldeydik. Yorganı kaldırdım iyice. Karıma, üzerime ters şekilde uzanıp sikimi ağzına almasını söyledim. Hemen dediğimi yapıp sikimi somurmaya başlarken, ben de onun gerçekten kaymak gibi görünen amını dillemeye başladım.

Karımın etli amının içine dilimi soktum. Islak ve kaygan amının içi fırın gibi yanıyordu. Bu arada kendisi de sikimi deli gibi somuruyordu. Gece vakti müthiş bir 69 deneyimi yaşıyorduk. 30 yıllık evliliğimiz boyunca cinsellik yönünden ikimiz de deneyim kazanmış, birbirimizi nasıl mutlu edeceğimizi öğrenmiştik.

Amını dilleyip yalarken, sol elimin işaret parmağını göt deliğine soktum. Karımdan herhangi bir tepki gelmedi. Kıllı göt deliğinin içinde ileri geri hareket ettirdim parmağımı. Kasıklarını öptüm, yaladım, dilledim. Amından zevk sıvıları akmaya başlamıştı, dudaklarım ve çenem ıslanmıştı iyice. Dolgun göt yanaklarını sıkıyor, yoğuruyordum bu arada. Karımın saksosu sikimi daha da sertleştirmiş, şişirmişti. Artık bir an önce amına girmek için yanıp tutuşuyordum.

“Tamam, hadi, bu kadar yeter!” deyince karım sikimi emmeyi bırakıp üzerimde doğruldu. “Ben üste çıkayım mı?” deyince, “İyi, hadi geç o zaman!” dedim. Sikim kazık gibi bir halde dikilmiş, tavana bakıyordu. Karım ayaklarını iki yanımdan yatağa koyup işer gibi çömeldi, eliyle kavradığı sikimi odanın loş karanlığında amına sokmak için hizaladı. Az sonra sikim karımın ıslak, yağlanmış gibi kayganlaşmış amına ağır ağır girdi. Karımdan derin bir, “Ohhh…” iniltisi çıkarken, bir süre sikim amının içindeyken oturur vaziyette kaldı. Ellerini tuttum, az sonra götünü indirip kaldırarak sikimi amına sokup çıkartmaya başladı. Müthiş bir zevk alıyordum yine. Karımın kasıkları, götünün yanakları kasıklarıma ve taşaklarıma çarpıyor, ortaya çıkan sesler odada yankılanıyordu. Karımın iri, sarkık memeleri her bir hareketiyle sallanıyordu.

“Ihhh, ıhhh, ahhh, ımmm, ayyy, ohhh, ohhh…” sesleri karımın dudaklarından dökülüyor, benden de buna benzer sesler çıkıyordu. Karım bazen yavaş bazen hızlı bir şekilde oturup kalkmaya, sikimi amının en derinlerine sokup çıkartmaya devam etti bir süre. Sonrasında, “Dizlerim ağrıdı…” deyince, “Şöyle gel!” dedim ve belinden tutup bana doğru eğilmesini istedim.

Karım öne doğru eğildi dediğim gibi yaparak, dizlerini yatağa dayadı ve ellerini omuzlarıma koydu. Sikim halen amının içindeydi. Belimi kaldırdım, bacaklarımı dizlerimden bükerek iki yana açtım biraz ve bu şekilde alttan pompalamaya başladım. Kasıklarım, taşaklarım karımın dolgun göt yanaklarına çarptıkça ses patlamaları yaratıyordu. Sikim iyice kayganlaşmış amının içinde gidip geliyordu. Sarkık memeleri pompaladıkça deli gibi sallanıyordu. Dudaklarından yine zevk iniltileri çıkmaya başlamıştı. Kalın, etli belinden tutuyordum sıkıca. Göt yanaklarının sikimin her bir darbesiyle löpürdediğini fark ediyordum. Altımızdaki bazadan gıcırdama sesleri gelmeye başlamıştı yine. Alttaki odada kimin kaldığını bilmiyordum. Selman karısıyla mı kalıyordu, yoksa çocuklar yada annesi mi kalıyordu bilmiyorum, ama eğer derin bir uykuda değillerse, yukarda karı koca bizim ne yaptığımızı bilmemeleri imkânsızdı.

Pompaladıkça boşalmaya yaklaşıyordum. Ellerimi göt yanaklarına attım ve karıma öne doğru biraz daha eğilmesini söyledim. Götü biraz daha havaya kalkarken daha büyük bir güç ve istekle sikiyordum. Odanın içinde sikişimizin sesleri yankılanıyordu resmen. Geçen sefer yavaş olmamı söyleyen karımdan bu kez hiçbir itiraz gelmiyordu. Var gücümle kendisini sikmeme sesini çıkartmıyordu.

Sonunda sarsıla sarsıla boşalmaya başladım. Boşalırken de pompalamaya devam ettim. Müthiş bir zevk dalgası her yanımı kaplarken karımdan derin ve hırıltılı iniltiler geliyordu. İkimiz de yorulmuştuk. Karım üzerime yığılmış haldeydi. Ne kadar dölüm varsa amına akıttım. Sıkıca sarıldık birbirimize. Karım bir ayağını kaldırıp üzerimden kalktı ve yanıma uzandı. Başını göğsüme koyarken, “Çok yoruldum…” dedi. Çıplak bir halde o şekilde kaldık. Karıma, “Yıkanmayacak mısın?” diye sorunca, “Yorgunum, sabah yıkanırım…” dedi. “İyi o zaman, ben de sabah yıkanırım!” dedim, yorganı çektim üzerimize ve güzel, derin bir uykuya daldık…

Aradan geçen zamanda Gülsüm ve Selman’ın sikişmelerine kulak misafiri olmak istesem de, o ilk gecenin haricinde başka bir tanesine denk gelemedim. Karımla sikişmelerim ise son sürat devam ediyordu. Her seferinde siktiğimin karım değil de Gülsüm olduğunu düşünüyordum. Bu şekilde daha büyük zevk alıyordum…

Bu arada Selman’ın kira ödemeleri aksamaya başlamıştı. İşyerinden maaş alamadığını, geciktirdiklerini söylüyordu. Ben de her seferinde, “Tamam!” deyip bekleyeceğimi söylüyordum. Ama sonraki zamanlarda Selman önceki kiracıları aratır oldu. Üç aylık birikmiş kirası vardı, “Ne zaman vereceksin?” diye sorduğumda oyalayıcı cevaplar verdi. Benim de bir an tepem atınca küfür ettim. Selman en kısa zamanda vereceğini söyleyip giderken yaptığımdan pişman oldum.

Birkaç gün sonraydı. Karım küçük oğlumun evine gitmişti. Oğlum iş için şehir dışına gitmiş, karım da orada kalıyordu. Bu yüzden belki bir hafta daha kalacaktı orada. Akşam kapım çalınca açtım, gelen Selman’ın annesiydi. Adının Münire olduğunu öğrenmiştim, “Buyurun Münire Hanım?” deyince mahcup ve utangaç bir halde, “Beyim, az konuşalım mı senle?” dedi. İçeri davet ettim. Tek gelmesine şaşırmıştım.

Münire Hanım içeri geçti, oturmaya çekiniyordu. “Buyurun, çekinmeyin, oturun!” deyince anca oturdu. Üzgün ve titreyen bir sesle, “Beyim, kusura bakma, kaç zamandır kira veremedik. Çok borçlandık sana biliyorum. Benim oğlanı çıkarmışlar işten, içerde biriken parasını da alamadı. Eline, ocağına düştük, bu kışta kıyamette bizi kapıya koyma. Biliyorum senin için de zor, ama elimizden keşke bir şey gelse. Utandığı için kendi gelip söyleyemedi, ben geldim onun yerine. Eline, ocağına düştük…” dedi şiveli şiveli.

Biriken kiraları alacağımı düşünürken, şimdi bir bardak su içmem gerektiğini söylüyordu Münire Hanım bu dedikleriyle. “Ee, nasıl olacak peki, ne zaman alır parasını, kirayı ne zaman getirir?” dedim, kiradan gelecek para benim için önemliydi çünkü. Münire Hanım bileğinden bir bilezik çıkarıp, “Bunu al şimdilik, ne kadar eder bilmem, sen hesaplarsın…” diyerek uzattı. Verdiği bilezik ince, teneke gibi bir şeydi. Doğru düzgün bir para etmezdi. “Bununla ne olacak ki, bir aylık kira bile değil bu, siz adam mı kandırıyorsunuz?” dedim sinirle. Münire Hanım, “Vallahi beyim, olan paramız bu, evde çocuklar iki gündür aç, azcık para vardı, onunla da ekmek, peynir aldık…” dedi. Yüzündeki ifade çok kötüydü, yalan söylemediği belliydi.

“Benim oğlan iş arıyor şimdi. Hayırlısıyla bir işe girsin, bu içerdeki parasını alsın hemen verir senin kiranı, mahcup etmez seni. Kurban olduğum, o zamana kadar idare et bizi, çoluk çocuk aç. Bir de sen bizi atma dışarı, vallahi o zaman iyice perişan oluruz…” dedi. Bu son sözlerini söylerken ağlıyordu. Kadının bu hali ve konuşması karşısında yapacak bir şeyim yoktu. Verdiği bileziği geri uzattım, cüzdanımdan da biraz para çıkarıp verdim. Almak istemeyince zorladım. Münire Hanım elimi öpmeye kalktı, benden büyük bir kadının bu şekilde davranması karşısında utandım. Dua ede ede gitti. Kira almayı beklerken üstüne para veriyordum.

Ertesi akşam işten döndüğümde kapım çalındı. Açınca karşımda Münire Hanım’ı gördüm yine. “Müsait miydin beyim?” deyince, “Tabii, buyurun!” dedim ve içeri davet ettim. Kirayı mı getirmişti, yoksa dün verdiğim paranın üzerine başka para mı isteyecekti bilmiyordum. İçeri geçti, utana sıkıla, “Şey beyim, sana diyeceğim vardı kusura bakmazsan…” deyince cebimden yine para çıkacağını anladım. “Nedir?” dedim sıkıntıyla. “Bizim cereyan kesildi bugün, adamlar kesti. Birikmiş borcu vardı, ödeyemedik. Aşağıda karanlıkta oturuyoruz. Sen de varsa versen de ödesek…” dediğinde sinirlendim. “Ulan zaten üç kuruş paraya oturuyorsunuz, onu da veremiyorsunuz. Üstüne bir de benden utanmadan para istiyorsunuz!” dedim.

Münire Hanım’ın suratı kıpkırmızı oldu birden. “Sen de haklısın beyim…” dedi. “Seni göndereceğine o pezevenk oğlun gelsin!” dedim. Suratı bu sözüm üzerine daha da kızardı. “O yok burda, onun için ben geldim…” deyince, “O nereye gitti?” dedim. “Bilmiyorum, dün akşam çıktı, daha da gelmedi. Senin verdiğin parayı da aldı gitti, sabahtan beri aç açına oturuyoruz…” deyince daha da kızdım. Yanında oğluna epey bir küfür savurdum.

Münire Hanım tek kelime etmedi küfürlerime karşılık. “Haklısın beyim, sen de haklısın…” dedi başı öne eğik halde. Sonra da, “Sen gene de bir büyüklük yap, bir babalık yap bize. Bana değilse de bu gariplere acı. Ne olur versen para da hiç olmazsa şu cereyanı açtırsak…” dedi. Daha bir önceki kiracının sıkıntısını atamamıştım, kiradan hariç elektrik ve su parasını da üzerime yıkıp kaçmıştı. Şimdi yeniden aynısıyla karşılaşmak canımı fena halde sıkıyordu. Selman’ın elektriği üzerine almasında ısrarcı olmuştum, ama para gene benden çıkacak gibiydi.

“Ne olur beyim, elini ayağını öpeyim, kurban olduğum. Ne istersen yaparım, sen şu cereyanı açtır hele, borcunu da ben öderim. Bulur buluşturur gene veririm ben…” dedi. “Sen nasıl ödeyeceksin, neyin var senin?” dedim.

Münire Hanım ayakta duruyordu, bu sözlerimden sonra yanıma yaklaştı ve “Ne istersen yaparım beyim…” dedi. Bu sözlerinde bir şeyler vardı, ama tam emin olamıyordum. “Ne yaparsın?” diye sorduğumda, yine, “Ne istersen…” dedi. “Yani? Açık konuşsana be kadın!” deyince, “Eğer istersen sana karılık ederim…” dedi.

Ben Selman’ın karısını sikmeyi arzu ederken, birdenbire annesi ortaya çıkmıştı…

Suriyeli Kiracılarım! (3. Bölüm)

Münire Hanım’ın sözleri karşısında heyecanlandım ister istemez. “Sen ciddi misin?” diye sormadan edemedim. “Eğer sen de istersen olur…” dedi yine. Aklımda varsa yoksa gelini Gülsüm vardı, ama payıma Münire Hanım düşmüştü. Canımı sıktı bu durum.

“Kaç yaşındasın sen?” diye sorduğumda, “66.” dedi. Oysa daha genç gösteriyordu. Ben onu daha genç zannederken benden 13 yaş büyük çıkmıştı. Bir sigara yakıp derin birkaç nefes çektim.

Karşımda ayakta duruyordu. Üzerinde kol kısımları dantelli siyah tek parça uzun bir elbise vardı. Başını da parlak siyah bir türbanla bağlamıştı sıkıca. Elbisesinin altında koca memeleri bütün ihtişamıyla kendini belli ediyordu. Siyah elbise yapılı vücuduna dar geliyor ve memelerinden hariç kalçaları ve göbeği de beliriyordu.

“Beni memnun eder misin, kendine güveniyor musun?” diye sordum. Yüzü kızardı, kendisiyle alay ettiğimi düşünmüş olmalı ki titreyen sesiyle, “İstemezsen giderim…” dediğinde, “Az bekle!” dedim. Ayağıma gelen fırsatı kaçıracak değildim. Karımın yokluğunda benden büyük de olsa bir kadını sikme şansını geri tepecek halim yoktu.

Münire Hanım evini, barkını, yurdunu geride bırakıp gelmiş aciz bir kadındı. Bu yaşında borcuna karşılık bedenini satmayı göze alıyordu. Düşene tekme vurulmaz sözünün ne anlama geldiğini biliyordum. Ama içinde bulunduğum durumda bu söze uygun hareket edecek iradem ve nefsim yoktu.

“Seninle anlaşalım. Karım evde yok. Belki bir hafta daha gelmeyecek. O gelene kadar bana karılık edeceksin. Her akşam geleceksin, karım gelene kadar, tamam mı? Karım eve geldikten sonra da fırsat bulunca çağırırım seni. Eğer bir kere bile gelmezsen kendinizi kapının önünde bulursunuz. Anladın mı, kabul ediyor musun?” dedim.

Münire Hanım elleri yine önünde kenetli halde, yüzüme bakmadan, “İyi, tamam…” dediğinde, “Şöyle içeri geç!” diyerek yatak odasını gösterdim. Televizyonu kapattım ve yatak odasına geçtim. Münire Hanım yatağın önünde ayakta duruyordu. “Ne bekliyorsun, soyunsana!” dediğimde başındaki türbanını açtı önce. Yarıdan fazlası ağarmış saçları çıktı ortaya. Sonrasında elbisesinin önündeki birkaç düğmeyi açıp elbiseyi de başının üzerinden çıkarttı. Dizlerinin altına gelen çiçekli uzun bir don vardı altında. Üstüne ise beyaz bir tişört giymişti.

Tişörtü altındaki atleti ile başının üzerinden çıkardığında devasa memeleri çıktı piyasaya. Bir ineğin memesini andırırcasına iki koca karpuz gibiydi memeleri, sarkmıştı, meme başları sütlü çikolata renginde ve bir çay tabağı kadar vardı. Etli ve kararmış meme uçları ise iri bir zeytin tanesi kadardı. Görüntü sikimi sertleştirirken çiçekli donunu da sıyırdı aşağı. Kasıklarında ve amının üzerinde alınmamış, uzamış ve aynı saçları gibi ağarmış kıllar vardı. Epeydir tıraş olmadığı belliydi Münire Hanım’ın. Karnında ve göbeğinde de uzamış siyah tüyler vardı. Kılların ve tüylerin siyahlığına inat vücudu un gibi beyazdı.

“Ne zamandır tıraş olmadın sen?” diye sordum. “Çok oldu…” diye yanıtladı, ardından, “Sen de soyunsana…” dedi acelesi varmış gibi. Bakışları arasında soyunurken, “Gülsüm biliyor mu bu işi?” diye sordum. Önce cevap vermedi, ama sonra, “Nerden bilsin?” dedi. Sorumdan hoşlanmadığı belliydi.

Çırılçıplak kalırken ara ara bakışları sikime kayıyordu. Çoktan sertleşmiş ve kalkmış olan sikim birazdan onun kıllı, geniş amına girecekti. Yatak örtüsünü ve yorganı açtım, “Hadi gir!” dediğimde Münire Hanım yatağa uzandı. Kocaman, cüsseli vücudu yatağın yarısını kaplamış, devasa memeleri iki yanına sarkmıştı.

Yanına uzandım ve bir şey demesini, yapmasını beklemeden memelerine yumuldum. Etli uçlarını dillemeye, ısırmaya başlarken sağ elimle de alttan kıllı amını okşuyordum. Sık bir çalıyı andıran kılların ortasında amının etli dudaklarını parmak uçlarımla sıkıyor, parmaklarımı amının içine sokup çıkartıyordum.

Münire Hanım yaptıklarıma herhangi bir karşılık vermeden hareketsiz bir halde yatıyordu sadece. Uzun zamandır banyo da yapmıyordu muhtemelen, üzerinden pek de hoş olmayan bir koku geliyordu çünkü. Ancak o azgınlıkla bunu dikkate alacak halim yoktu.

Memelerini dillemeye, yalamaya, ısırmaya devam ediyordum. Kıllı amına dört parmağımı birden sokup çıkartıyor, amını ovalıyordum. Sikim kazık gibi bir haldeydi. Amına girmek için sabırsızlanıyordum, ama biraz daha sabretmek, etinin tadına varmak istiyordum.

Memelerinden sonra boynunu, göğsünü, yanaklarını ve yüzünü öptüm uzun uzun. Münire Hanım aynı bir odun gibi duruyordu yine. En sonunda dayanamayıp, “Senin hoşuna gitmiyor mu?” diye sordum. Şiveli konuşmasıyla, “Sen yapsana, ne edecen beni?” dedi. “Sen de katıl, böyle olmaz, öküz gibi durma!” dedim.

Ağarmış saçlarını okşadım. Gençliğinde güzel bir kadın olduğu belliydi. Alnını öptüm, ardından dudaklarını öpmeye başladım. Etli dudaklarını emdim, dudaklarının üzerinde aynı karımınki gibi siyah tüyler vardı ama Münire Hanımınkiler daha uzundu. Yanaklarında ve çenesinde kısa kalan tüyler bu noktada epey uzundu. Ancak yapacak bir şeyim olmadığından işime devam ettim.

Münire Hanım sözlerim karşısında tepkisiz kalmadı ve sağ elini sırtıma attı. Çıplak sırtımda nasırlı, güçlü elleri dolaşırken önce ürperdim ama sonra hoşuma gitmeye başladı. Koltuk altlarındaki kıllar da uzamıştı, oradan da ter kokuları yükseliyordu. Ancak normal bir ter kokusundan ziyade sanki baharat kokusuna benziyordu. Rahatsız etmeyen bir kokuydu.

Dudaklarını emdim uzun uzun. “Ağzını arala!” deyince bir miktar açtı, oluşan boşluğa dilimi soktum. Münire Hanım şaşırmış gibiydi. Dilim ıslak ve sıcak ağzının içinde geziniyor, dişlerine ve diline dokunuyordu. Ağzından da nahoş bir koku geliyordu. Akşam vakti soğanlı bir yemek yemişti anlaşılan ve soğan kokusunu alıyordum. Bir ara dilim dişlerinin arasında kaldı, dilimin ucunu ısırmıştı, belki heyecandan, belki şaşkınlıkla. Ama canımı yakmaya yeten bir ısırıktı.

“Dikkat et biraz!” deyince, “Az dur hele…” dedi Münire Hanım ve şaşkın bakışlarım arasında ağzını açtı. Elini soktuğu ağzından takma dişlerini çıkardı, dişleri yatağın yanındaki komodinin üzerine bırakırken bakışlarım dişlerin üzerindeydi. İnsanın içini kaldıran bir görüntüydü. İlk defa böyle bir şeyle karşılaşıyordum.

Takma dişler ağzından çıkınca Münire Hanım’ın yanakları içe geçmiş, avurtları çökmüştü. Ağzını yeniden aralarken dilimi tekrar soktum içine. Dişlerinin yerinde şimdi derin bir çukur vardı, dilim diline değiyordu. Dişler çıkınca nahoş koku da azalmıştı.

Yüzünü, yanaklarını, boynunu öptüm, yaladım. Yaşından dolayı yumuşamış, sarkmış boyun etlerini emdim memeleri gibi. Sağ elimse kıllı amını okşamaya devam ediyordu. Dört parmağımla amını deli gibi yoğuruyor, am dudaklarını sıkıyordum. Etli, dolgun kalçalarını okşadım, tüylü karnında gezindi ellerim. Tüylü karnına inat kalçaları karımınkilere benzer şekilde kaymak gibiydi.

Bunlar olurken Münire Hanım’ın eli sırtımda gezinmeye devam ediyordu. Sırtımdan sonra belime attı elini, yavaş yavaş tava geliyordu. Yeniden memelerini emmeye, yalamaya başladım. Meme başlarını, uçlarını yaladım, dilledim. Münire Hanım’ın hoşuna gitmeye başlamıştı artık. Şimdi iki elini sırtımda, belimde gezdiriyor ve güçlü elleriyle beni kendine çekmeye çalışıyordu. Omuz başlarımı öpmeye başlamıştı bu arada. 66 yaşındaki kadın zevk almaya başlamıştı. Onun bu hali, davranışları hoşuma gitti, benim de istediğim buydu.

Artık daha fazla devam edecek halde değildim. “Şu bacaklarını aç!” dediğimde, kalın, güçlü bacaklarını iki yana olabildiğince açtı. Amının etli dudakları kıl yumağının arasında bile belli oluyordu. Bacaklarının arasına girdim ve kalkık sikimi amının kıllarına sürttüm. Karımın amının kısa ve sert kıllarına karşılık Münire Hanım’ın uzun kılları yumuşak kalıyordu. O nedenle hoşuma bile gitti bu kılların içinde sikimi gezdirmem.

Bir süre daha devam ettikten sonra derin ve geniş amına yavaş yavaş sokmaya başladım sikimi. İlk anda hafif bir ürperti gibi gelen soğukluğun ardından yakıcı bir sıcaklık hissettim sikimde. Sikim koca amının içinde kısa bir sürenin sonunda taşaklarıma kadar içindeydi. Değil sikimi, kolumu soksam içine alacak bir amı vardı Münire Hanım’ın.

Bir süre bekledim içinde. Gözlerini gözlerime dikmişti. Ellerim koca memelerinin üzerindeydi. Ağır ağır sikmeye başladım. Kıllı amının içinde sikim çok rahat halde gidip geliyordu. Altımızdaki bazadan derin ve yoğun gıcırtılar gelmeye başlamıştı. Münire Hanım’ın elleri sırtımda ve belimde geziniyordu yine.

Bir süre daha ağır ağır siktikten sonra hızlanmaya başladım. Gıcırtılar artarken kasıklarım ve taşaklarım Münire Hanımın kasıklarına çarpıyor ve şiddetli sesler çıkıyordu. Sikim amının ulaşabildiği en uç noktalara kadar girip çıkıyor, gidip geliyordu. Ama o noktaların da ilerisinde daha derin yerlerin olduğunu biliyordum. Münire Hanım’ın amı derin ve karanlık bir mağara gibiydi, o en dip noktaları şimdiye kadar bir adamın yarağı keşfetmiş miydi acaba? Oraya kadar ulaşan bir yarak yemiş miydi kim bilir?

Artık onu sikmiyor üzerinde tepiniyor gibiydim. Var gücümle pompaladıkça Münire Hanım’ın etli, dolgun vücudu aynı büyüklükte bir güçle beni geri itiyordu sanki. Koca memeleri üzerindeki ellerime rağmen deli gibi sallanıp löpürdüyordu. Bazanın gıcırtıları karımla sikiştiğim zamanlarınkini çok aşan bir haldeydi artık. Boşalmaya gittikçe yaklaşıyordum. Her yanım uyuşmaya başlamıştı. Sinirlerim çekiliyordu sanki, kalbimin şiddetli atışlarını hissediyordum. Münire Hanımınsa dudaklarındaki belli belirsiz titremeler haricinde verdiği başka bir tepki yoktu. Bir de dişsiz ağzındaki boşlukta hareket ettirdiği dilini dışarı çıkarıyordu ara ara.

Dizlerinden büktüğü kalın ve ağır bacaklarını havaya kaldırdı bir zaman sonra. Pompaladıkça bacaklarının havadaki yaylanması hoşuma gidiyordu. Memelerinden çektiğim ellerimi dizlerinin arkasına attım ve bacaklarını biraz daha kaldırdım havaya. Bu şekilde daha güçlü bir şekilde sikmeye başladım. Ses patlamaları odanın içinde yankılanıyordu. Memelerinin sallanışlarını önlemek için elleriyle onları kavramıştı, ama buna rağmen bıngıl bıngıl oynuyordu memeleri. Sikimin her bir darbesiyle koca vücudu ileri geri yaylanıyor, kat kat kalınlaşmış yağlı etleri titriyordu.

Derken boşalmaya başladım. Kıllı ve derin amına ne kadar dölüm varsa bıraktım, bırakırken de sokup çıkarmaya devam ettim. Büyük bir enerji boşalması yaşamış gibiydim sikimi amından çıkartırken. Sikimden akan döllerimi amının kıllarına akıttım. Kalp atışlarım normale dönerken yanına uzandım. Münire Hanım hiçbir şey demeden kalktı ve yerde duran uzun donuyla amının kıllarına bulaşan döllerimi sildi.

Karımı daha önce de aldatmıştım, ama bu gece ilk defa kendi yatağında bir kadını sikmiştim. Ve bu da kiracımın annesine nasip olmuştu. 66 yaşında da olsa bana zevk vermişti Münire Hanım. “Hoşuna gitti mi?” diye sordum. Cevap vermek yerine üzerini giyindi çabucak, komodinin üzerinde duran takma dişlerini alıp taktı. Tam çıkacakken, “Az bekle!” dedim. Cüzdanımı çıkardım, içinden 20 lira alıp uzattım. Bir paraya bir bana baktı, sonra da parayı alıp avucunun içinde sıktı ve bir şey demeden çıkıp gitti.

Merdivenlerden inerken kapının deliğinden baktım. Selman’ın sesini duydum bu sırada. Yüzünü göremiyordum, ama aşağıda olduğuna emindim. Annesine Arapça bir şeyler söyledi, annesi de ona. Ne dediklerini bilmiyordum elbette. Münire Hanım Selman’ın dün akşam çıkıp gittiğini ve henüz eve dönmediğini söylemişti. Yalan söylemişti, Selman bu şekilde söylemesini istemişti muhakkak. İyi ama Münire Hanım (İstersen sana karılık ederim…) derken Selman bundan haberdar mıydı? Oğlu borçlarına karşılık annesini mi siktirmişti bana?

Ertesi akşam eve geldim. Münire Hanım’ı beklemeye başladım. Saat dokuza doğru kapıya vuruldu. Açınca Münire Hanım’ı gördüm. İçeri geçti, kendiliğinden yatak odasına geçecekken, “Az dur!” dedim. “Ne oldu?” diyerek bana baktı. “Selman geldi mi?” diye sordum. Münire Hanım, “Yok, Allah onun boyunu devirsin, hangi cehenneme gitti bilmiyorum…” dedi.

“Bana bak, bana yalan söyleme. Dün akşam sen gittikten sonra o pezevengin sesini duydum. Seninle konuştu, Arapça bir şeyler konuştunuz. Seni o mu gönderdi?” dedim. Sözlerim karşısında yüzü pancar gibi kızardı. “Yok beyim, vallah evde değil, sen başkasının sesini duydun herhalde…” dedi, ama yalan söylediği çok belliydi.

“Ağzına sıçarım senin, oğlun sana pezevenklik mi yapıyor lan orospu?” dediğimdeyse, “Tövbe bismillah, o nasıl söz beyim?” dedi bir eliyle ağzını kapatırken. “Bu gece burada kalacaksın, nasılsa karım evde yok. Seni sabaha kadar sikecem, eğer gitmeye kalkarsan ağzına sıçarım!” dedim.

Münire Hanım şaşırmış ve korku dolu gözleriyle bana bakarken onu sabaha kadar sikmenin planlarını yapmaya başlamıştım…

Suriyeli Kiracılarım! (4. Bölüm)

Dairenin kapısını kilitlerken, “Vallah kalamam beyim sabaha kadar, dünkü gibi yap, bırak gideyim…” dedi yalvaran gözlerle bakarak. “Dünkü gibi olmayacak, sabaha kadar dedim sana, seni buraya oğlunun gönderdiğini biliyorum, bana numara yapma!” dedim.

Selman için, “Allah onun belasını versin, beni bu yaşta ne hale soktu!” dedi öfkeden titreyen sesiyle. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu, “Bırak da gideyim beyim, kurban olduğum…” diyordu sürekli. Ama onu bırakacak değildim.

“Ağlayıp durma, faydası yok!” dedim sözlerine karşılık. Münire Hanım en sonunda bir işe yaramadığını fark edince ağlamayı kesti. Beni etkileyemeyeceğini anlamıştı. “Yatak odasına geç!” dedim. Bir süre şaşkın bir halde ayakta durduktan sonra yatak odasına geçti.

Bugün dünkünden farklıydı. Uzun ve bol siyah bir etek giymişti. Üzerinde ise çiçekli, uzun kollu bir gömlek vardı. Başını ise siyah büyük bir türbanla bağlamıştı. Türbanın altından parlak kırmızı bonesi görünüyordu. Gömleğin altından sutyensiz koca memelerinin oynamaları belli oluyordu. Gözlerinin altına aynı gelini Gülsüm gibi sürme çekmişti ayrıca. Kendini beğendirmek, etkilemek için yapmıştı bunları.

“Ne bekliyorsun, soyunsana!” dediğimde üzerindekileri çıkartmaya başladı. Eteğini aşağı indirdiğinde dünkü gibi uzun bir don giymediğini, onun yerine kalçalarını sıkmış ve tayt gibi görünen beyaz paçalı bir külot giydiğini gördüm. Amının izi beyaz kalçalarını, kasıklarını sıkan külotun üzerinde belirmişti. Gömleğin düğmelerini açtı tek tek ve çıkarttı. Gömleğin altında ince askılı beyaz bir atlet vardı ve memeleri içine sığmamıştı. Atlet de külotu gibi dar gelmişti üzerine. Belki de bu atlet ve külot onun değil Gülsüm’ündü, onunkileri giyip gelmişti.

Atleti başının üzerinden zorlukla çıkardığında memeleri sallanıp löpürdedi. Sonunda sıra külotuna gelmişti. Lastiklerinden tutup sıyırırken amındaki kılları aldığını gördüm. Tıraş olup da tamamen temizlememişti, muhtemelen uzamış kılları makasla kesmişti, ama dünküne göre daha güzel görünüyordu bu şekilde. Uzun kıllardan pek belli olmayan amının derin yarığı şimdi karşımdaydı. Kararmış ve etli amının dudakları da düne göre daha net görünüyordu. Külotu tamamen çıkarınca ben henüz bir şey demeden yatağa girdi.

Sikim kazık gibi olmuştu bile. Bir çırpıda soyundum ve yatağa girdim. Ellerim dolgun vücudunda gezinmeye başladığında elimin soğukluğunun onu ürperttiğini fark ettim. İri memelerini sıkıp yoğurdum, kalçalarını okşadım. Dudaklarım etli meme uçlarıyla buluştu az sonra. Onları emiyor, dilliyor ve küçük küçük ısırıyordum. Dün yatakta kazık gibi duran Münire Hanım bugünse ilk andan saçımı, sırtımı okşamaya başlamıştı. İki devasa memesini uzun uzun elledim, yaladım, öptüm. Belki de memelerinin bu kadar büyük ve sarkık olmasının sebebi uzun seneler boyunca kocasının ellemesiydi. Kim bilir kaç çocuk doğurmuştu? Selman’ın başka kardeşinin olup olmadığını bilmiyordum, o söylememiş ben de sormamıştım hiç.

Memelerinde gezinen elimi aşağılara kaydırdım. Tüylü karnını, göbeğini okşadım. Kasıklarına ulaştı sonrasında elim. Dünkü gibi ormanı andıran kılların yerinde şimdi küçük yeşil çayırlar var gibiydi. Kıllar kısa olmasına rağmen yumuşaktı yine de.

Amını hissettim parmak uçlarımda. Kıl yumağının engel olduğu güzellikler şimdi elimin altındaydı. Amının yarığını okşadım, etli dudaklarını sıktım ufak ufak. Sonra da dünkü gibi dört parmağımı soktum içine. Bu anda Münire Hanım’ın dudaklarından, “Ihhh…” diye bir inilti çıktı. İki gündür ilk defa bir inilti çıkartmıştı. Hoşuna gittiğini anladım. Parmaklarımı amının içine yavaş yavaş sokup çıkartıyordum. Amında ıslaklık yoktu, ama içi o kadar genişti ki, ıslanmasına gerek yoktu.

Dilim ve dudaklarım ise memelerinde geziniyordu yine. Saçlarımı okşuyor, belimde, sırtımda nasırlı kalın parmaklarını hissediyordum. Bacaklarını iki yana açtı biraz, bu şekilde parmaklarımı amına daha rahat sokup çıkartabilecektim. Memelerinden sonra yüzünü, yanaklarını, alnını öptüm. Boynunun etlerini emdim yine. Kulaklarını dilledim, içine dilimi soktum, kulak memelerini emdim tıpkı memelerini emiyormuşum gibi. Kulak memelerinde derin bir yarığı andıran küpe delikleri vardı. Kulaklarını bu şekilde dilleyip emmemden çok hoşlanmıştı. Beni kendine bastırıyor, çekiyordu Münire Hanım.

Üzerinden dünkü gibi ter veya nahoş bir koku gelmiyordu. Onun yerine beyaz kalıp sabunun kendine has kokusunu alıyordum. Koltuk altlarında da uzamış kıllar yine aynı şekilde dursa da ter kokusu yoktu.

Sıra dudaklarına geldiğinde, yine, “Ağzını arala!” dedim. Dediğimi yapınca dudaklarını emmeye başladım. Etli dudaklarını uzun uzun emdim, dudak altında ve üstünde bulunan tüyler dudaklarıma ve dilime batıyordu, ama benim için sorun değildi bu. 30 yıllık karımdan aşinaydım sonuçta. İlginç olansa Münire Hanım’ın dünkü gibi acemi davranmamasıydı. Ağzının içine soktuğum dilimi diliyle karşılamıştı, ne yapacağını biliyordu. Ağzından dün gelen hoş olmayan, soğan kokusunun yerinde şimdi ilginçtir karanfil kokusu vardı. Münire Hanım birkaç karanfil tanesini ağzına atıp çiğnemişti anlaşılan. Dünkü eksiklerini tamamlamaya çalışmış, bunda da başarılı olmuştu.

“Dilini çıkar!” dediğimdeyse çıkardı dilini ağzından. Islak, pembe dilini emdim. “Sen de yap!” deyince Münire Hanım dilimi emdi, vakumladı hatta. Sonrasında dillerimiz yeniden buluştu. Büyük bir keyif almaya başlamıştım. Benimle zorla değil, isteyerek birlikte olmasını istiyordum çünkü.

Üstte dillerimiz birbirine aşkla kenetlenmişken, altta da ilginç şeyler olmaya başlamıştı. Münire Hanım’ın nasırlı sağ elini sırtımdan çekmiş ve altta sikimi tutmuştu. Sikimi okşuyor, sıvazlıyordu. Bu andan sonra aldığım keyif katlanarak artmaya başladı. Sağ elim amında, sol elim memelerindeydi. Dudaklarım ve dilim onun etli dudaklarında, pembe dilinde gezinirken, onun sol eli sırtımda ve belimde, sağ eliyse sikimdeydi.

Okşamaları sertti, elinin kalın ve güçlü parmaklarının arasında sikimi sertçe sıkıyor, sanki bir ineğin memesini sağmaya çalışıyordu. Sikim amına girmek için geriye saymaya başlamıştı artık. İçine dolan kanla iyice şişmiş ve sertleşmişti. Yine de amına sokmadan önce yapmam gereken birkaç şeyin daha olduğunu düşünüyordum.

Bakışları arasında, “Bacaklarını arala biraz daha!” dedim. Yorganı üzerimizden çektim. Münire Hanım’ın yaşlı, etli amını ağzıma alıp emmek, yalamak istiyordum. Bacaklarının arasında yerimi aldım az sonra ve yine şaşkın bakışları arasında yavaşça eğilerek amına aynı bir dondurmaya yapar gibi dil darbeleri atmaya başladım. Amından, aynı üzerinden olduğu gibi sabun kokusu geliyordu, üstelik koku daha yoğun bile sayılabilirdi. Amının kararmış etli dudaklarının üzerinde gidip gelen dilim onun koca gövdesini elektrik çarpmış gibi titretti. “Ayyy…” diye attığı küçük iniltinin ardından dizlerinden büktüğü bacaklarını iki yana daha da ayırdı. Saçlarımı okşamaya başlamıştı. Amının derin yarığında gezdirdim dilimi. Am dudaklarını emdim uzun uzun.

Sonrasında içine soktum dilimi. Kararmış dudaklarına inat amının içi kızıl, pembe bir renkteydi. Canlı rengine yakıcı bir sıcaklık eşlik ediyordu. Pembe kızıllığın içinden amının uzamış ve etli dili çıkıntı yapmıştı. Dudakları gibi dilini emmeye başladım bu kez. Ve bu anda Münire Hanım’ın iri gövdesinin yatak üzerinde çırpınışları başladı. Amının dilini emdikçe kadının koca vücudu sarsılıyordu. Saçlarımda gezinen eli okşamaların yerine şimdi saçlarımı çekiyordu. Uzun uzun dilledim amının dilini, yaladım, emdim, vakumladım. Dilimi bu kez amının içlerine sokmaya başladım. Soktukça dilim amının içinde ilerliyordu. Dilimi uzatabildiğim kadar uzattım. Ben uzattıkça Münire Hanım’ın amı içine alıyordu dilimi. Amının yakıcı sıcaklığı da dilim içerilere girdikçe artıyordu. Dilim ve dudaklarım amı ile bütünleşmiş adeta bir olmuştu.

Başım iki koca kalçasının arasında sıkışmıştı. Aldığı zevkle kalçalarını kasıyor, başıma büyük bir güçle bastırıyordu. Bu şekilde devam edemeyeceğimi anlayınca kalın bacaklarını tuttum alttan ve omuzlarıma attım. Büyük bir güç binmişti omuzlarıma, ama en azından daha rahattım. Dizlerimin üzerine çökmüş haldeydim, rahat etmek için öne doğru biraz kaydım. Bu sayede Münire Hanım’ın omuzlarımdaki bacakları havaya kalkarken amını daha rahat dilleyebilecektim. Amının üzerindeki kılları hemen hemen eşit bir seviyede makasla kesmişti, ama kasıklarında yer yer uzun kıllar vardı halen. Ancak uzun ve kıvır kıvır olmuş kıllar sanki pamuk gibi yumuşaktı. Dilime, dudaklarıma, yanaklarıma batsa da rahatsızlık vermiyordu.

Amının içindeki dilimi bir yarak gibi kullanıyordum. Karımın amına da bu şekilde sokuyordum dilimi ve bundan büyük zevk alıyordu her seferinde. Bir süre sonra Münire Hanım’ın kalın bacaklarının ağırlığını daha fazla taşıyamayacağımı fark ettim. Ayrıca amını da daha fazla dillemek istemiyordum. Onun şimdiye kadar görmediğim bir yönünü keşfetmeye gelmişti sıra. Bacaklarını aldım omuzlarımdan ve “Dön şöyle, dizlerinin üzerinde domal!” dedim. Münire Hanım bir şey demeden kalktı ve dediğim gibi yaparak köpek gibi domaldı. Bembeyaz göt yanaklarının üzerinde de aynı karnında olduğu gibi siyah tüyler vardı ama çok değildi. Oldukça derin göt yarığında ise boydan boya siyah kılların hâkimiyeti vardı.

Göt yanaklarını tuttuğumda etleri titreyip löpürdedi hemen. Bir süre ovaladım onları, yoğurdum, öptüm. Ardından tutup ayırdım iki yana iyice. Derin göt yarığı iki yana açıldığında kıl yumağının arasında götünün derin ve karanlık bir çukuru andıran deliği çıktı meydana.

Göt deliğinin ağzı kıllarla kaplanmıştı. Amının kıllarını keserken göt deliğindekileri unutmuştu Münire Hanım. Ama o kılları tek başına alması mümkün değildi elbette. Göt yarığında terden kaynaklı bir ıslaklık vardı. Güneş görmeyen sık ağaçlarla kaplı bir ormanın tabanı gibi sürekli ıslaktı sanki. Yatak çarşafının ucuyla bu derin yarıktaki ter damlacıklarını sildim. Göt deliğinden hafiften bir osuruk kokusu geliyordu, bunun dışında aynı sabun kokusu da geliyordu burnuma. Çarşafın ucuyla göt deliğinin ağzını da sildim. Münire Hanım’ın başını yana çevirip bana bakmaya çalıştığını gördüm. Götünün çukur gibi deliğine bakılırsa daha önce götten sikildiği anlaşılıyordu. Normal haline göre oldukça genişti çünkü.

Karımı ilk kez o 45 yaşındayken, büyük oğlumun evlendiği gece götünden sikmiştim. Oğlumun gelinimi siktiği gece, karım da bana götünü sunmuştu. O günden beri yaklaşık 5 yıl geçmiş, o 5 yılda da götünü iki üç ayda bir siktirir olmuştu. Basit bir hesapla karımın götünü şimdiye kadar 15-20 kez sikmiştim, ama halen daha göt deliği dardı ve sikimi sokarken zaman zaman sabun kullandığım oluyordu. Ama Münire Hanım’ın göt deliğine bakılırsa değil 15-20, belki 150-200 kez sikilmiş gibi görünüyordu. Göt deliğinin etrafındaki uzun, ağarmış kıllara aldırmadan dilimi değdirdim deliğin ağzına. Münire Hanım yaptığım şey karşısında şaşırmış bir halde başını geriye attı. Yoğun şivesiyle, “Ne ediyon beyim?” dedi.

“Sen dön önüne, konuşma!” dedim yanıt olarak. Münire Hanım önüne dönmek yerine merakını yenemeyip bakmaya devam etti. Göt deliğinin içine giriyordu dilim. Dilimin ucunu deliğin ağzında gezdirmeye, içine sokup çıkarmaya devam ettim bir süre daha.

Bu arada sikimin sertliği, kalınlığı son noktasına ulaşmış gibiydi. Balon gibi şişmiş nerdeyse patlayacak bir hale gelmişti. Münire Hanım domalmış bir halde dururken amına bu şekilde girecektim. Götünü dillemeyi bıraktım, sikimi sıvazladım bir süre. Göt yarığına sürttüm, kılların sikime batarken yaşattığı keyif tarifsizdi. Bundan Münire Hanım da hoşlanmıştı anlaşılan. Aynı yoğun şivesiyle, “Büzzüğümden mi sikecen?” dedi. “Daha önce siktirmişsin belli ki!” dedim. “Hee, bizde adettir…” diye karşılık verdi. Nasıl bir adet olduğunu anlamadım, ama benim işime yarayacağı belliydi. Karımın verme konusunda cimri davrandığı götünün yerine şimdi Münire Hanımınkini sikebilecektim. “O da olacak, sabret!” dedim ve sikimi arkadan amına sokmaya başladım.

Sikim amının derinliklerine ulaşırken öne doğru kaydım dizlerimin üzerinde. Az sonra taşaklarımı bile içine alacak kadar girmişti sikim amına. Bir süre bekledim o şekilde. Ardından önce yavaş sonra hızlı tempoda sikmeye başladım. Kasıklarımın göt yanaklarına, kıllı kasıklarına çarpmasından kaynaklanan sesler gelmeye başladı hemen. Münire Hanımın etli, dolgun ve yumuşak göt yanakları deli gibi oynuyor, bıngıl bıngıl sallanıyordu. Elleriyle yataktan destek almış başını bazen yana çevirip bakmaya çalışıyordu. Pompaladıkça sikim amının içinde sanki boşluktaymış gibi gidip geliyordu.

Bu anlarda Münire Hanım’dan, “Vığhhh, vığhhh…” diye garip sesler gelmeye başladı. Arapça bu şekilde mi inliyor acaba diye düşündüm bir an. Daha da hızlandıkça çıkardığı sesler artmaya başladı. Bu arada kendisi de ellerinden destek alarak dizleri üzerinde öne arkaya doğru yaylanmaya başlamıştı. Bu şekilde kendini bana bastırıyor, sikişmemize katkı sağlıyordu kendince. Çok hoşuma gitmişti bu davranışı.

Ellerim göt yanakları üzerinde, kalın ve etli belinde geziniyordu. Devasa, sarkık memeleri pompalamalarım ve onun sallanışları nedeniyle ileri geri, sağa sola çıldırmış gibi oynuyordu. İçi sütle dolmuş bir Hollanda ineğinin memelerinden farkı yoktu memelerinin. Eğilip alttan tuttum ikisini de. Ancak ellerim memelerini kavramaya yetmiyor, küçük kalıyordu. Her bir yarak darbemle beraber memeleri ellerimin arasında kaçıp kurtulmaya çalışıyor, sallanmaya devam ediyordu. Sağ elimin başparmağını göt deliğine soktuğumda Münire Hanımdan bir tepki gelmedi. Fark etmemişti belki de. Kendini ileri geri sallamaya bana yaslamaya devam ediyordu sürekli. Çıkardığı garip iniltileri de son sürat devam ediyordu.

Altımızdaki baza yaşadığımız müthiş sikişme nedeniyle ağır ağır gıcırdıyordu. Münire Hanımın kasıklarına, göt yanaklarına çarpan kasıklarımın ve taşaklarımın sesi bu gıcırtıları geride bırakıyordu. Aşağıdaki Selman’ın, annesi sikilirken çıkan sesleri duymaması mümkün değildi. En çok da o pezevengin duymasını istiyordum zaten. Borcuna karşılık 66 yaşındaki annesini göndermişti pezevenk. Ama yine de bunun için ona kızmak yerine teşekkür etmem gerekliydi. 66 yaşında da olsa annesi bana müthiş bir zevk yaşatıyordu.

Zaman ilerledikçe boşalmaya yaklaşıyordum. Aynı dünkü gibi sinirlerimin gerildiğini hissettim. Aynı zamanda baldırlarıma kramp girmiş gibiydi. Son bir gayretle daha şiddetli ve hızlı halde sikmeye başladım. Münire Hanım koca gövdesine rağmen yarak darbelerimle baş edemeyeceğini anladığında dirseklerini kırdı ve kollarını dayadı yatağa. Bu halde başını iyice eğmiş, yastığa yapıştırmış gibiydi. Hırıltılı ve yoğun iniltileri çıkartmaya devam ediyordu, ama kendini bana yaslamayı bırakmıştı.

Bembeyaz göt yanaklarının löpürdemeleri sikim amının içinde olduğu halde beni daha da azdırıyordu. Sikimi amından sokup boğazından çıkarmak istiyordum. Amından osurmaya benzer sesler gelmeye başlamıştı artık. Kocaman amı sikimle beraber hava da alıyordu içine, amı adeta bir körük gibi çalışıyordu. Amının seslerine göt deliğinden gelen osuruklar karışmaya başladı. Kadın sikilirken resmen osuruyordu. Münire Hanımın hem ağzından, hem amından, hem de göt deliğinden sesler çıkıyordu.

Sonunda kendimi kaybedercesine boşalmaya başladım. Döllerim bir günlük aranın ardından yeniden Münire Hanımın amı ile buluşurken gözlerim kapanıyor, bilincim gelip gidiyordu. Boşalırken sikimin tatlı bir şekilde gıdıklandığını hissediyordum. Daha doğrusu sikimin içindeki damarlarda, döllerimin aktığı hortumlarda tatlı bir yanma yaşıyor gibiydim. Bazen işerken oluyordu böyle, ama şimdi Münire Hanımın yıllanmış amcığına akıtırken oluyordu, çok hoşuma gidiyordu.

Boşalmam bittiğinde sikimi amının içine bastırdım iyice. Kalan son birkaç dölümü de ziyan etmek istemiyordum. Sikimi çıkardığım vakit Münire Hanımın amının döllerimi bir sünger gibi emdiğini gördüm. Tek bir damla bile yoktu sikimden akan. Aynı şekilde amından dışarı akan bir döl damlası da yoktu.

Ayağa kalkarken Münire Hanım da doğruldu. Sikişme esnasında ben farkına varmadan takma dişlerini çıkarıp yastığın üzerine koymuştu. Dişler, karımın uzun, içi yün dolu yastığının üzerinde duruyordu. Ağzından tükürük akıyordu. Aynı dünkü gibi yanakları içe geçmişti. Dünküne inat yüzü gülüyordu bu kez.

“Hoşuna gitti mi?” diye sorduğumda, ellerini birleştirip, “Şükran, Şükran…” dedi birkaç kez. Arapça teşekkür ediyordu. 66 yaşındaki kadın kendisini siktiğim için bana teşekkür etmişti. Gururumu okşadı bu hareketi. Karımın yokluğunda bana güzel bir sikiş ziyafeti çektiği için ben de ona teşekkür ettim.

“Yıkanalım mı?” dediğimde başını salladı. Birlikte banyoya geçtik…
isterseniz davamı gelecek 😀