Patron ne biçim bakıyor kız sana öyle

Sosya medyada paylaş:

“Patron ne biçim bakıyor kız sana öyle..?” dedi Mehtap, “Gözlerini ayırmıyor valla üstünden…”
“Öyle mi?” dedi Şule, “Hiç farkında değilim doğrusu…”
Tabii ki doğru değildi bu. Bal gibi farkındaydı durumun. Yaklaşık 2 saattir, yani şirketin yeni aldığı bu çiftliğin açılışı nedeniyle verilen partiye geldiği andan beri, gözleri hep üstündeydi Erol Bey’in. Farkındaydı ve bu çok da hoşuna gidiyordu. 


“Aman Mehtap…” dedi kadına, “Nelerle uğraşıyorsun sen de…” 
Kocasının iş arkadaşlarından birinin karısıydı Mehtap. Esmer ve sıradan bir kadındı işte. Öylesine tanışıyorlardı aslında. O açıdan kadının böyle konuşmasını biraz da garipsemişti. 
Demek ki başkalarının da dikkatini çekecek boyuta gelmişti Erol Bey’in bakışları. Gözleriyle kalabalığın arasında kocasını aradı. İlerlerde bir grupla birlikte dikiliyordu Nedim. Hararetli hararetli bir şeyler konuşuyorlardı. En azından o farkında değildi yani.


Kocası, Erol Bey’in şirketinde alt düzey bir yöneticiydi Şule’nin. Bu yeni çiflik açılışı söz konusu olduğunda da doğal olarak onlar da davet edilmişlerdi işte. Sapanca’ya yakın bir yerlerdeydi çiftlik. Parti de oradaydı tabii. Nedim işi sağlama almış ve bol bol içki içmeyi planladığı için, onlara yakın oturan bir iş arkadaşın üzerine yıkılmıştı gidip gelmek için. Böylece araba kullanmak zorunda kalmayacağını hesaplamıştı tabii. 
Hava çok sıcak olduğu için akşam 7’de başlıyordu parti. Şule özenle hazırlanmıştı. Daha önceden de kocasının patronuyla böyle birarada oldukları olmuştu ve her seferinde aynı şeyi yaşamıştı. Adam gözlerini üstüne dikiyordu sürekli. Siker gibi bakıyordu adeta. Böylece de, dilden dile dolaşan şöhretinin pek de haksız olmadığını kanıtlıyordu sanki. Adamın çapkınlığı dillere destandı. Uçan kuşun bile elinden kurtulamadığı söylenirdi hep. Sarışınlana düşkün olduğu da. Bir de, yanında çalışanların çoğunun karısını sikmiş olduğu anlatılıyordu. Şaşırtıcı tarafı, Erol Bey’in 60 yaşının üstünde olmasıydı ama. Yine de zımba gibi bir görüntüsü vardı. Kilolu değildi. Orta boyluydu. Saçları ve çenesinde bıraktığı keçi sakalı kırlaşmıştı ama. Bu da ona çok hoş bir hava veriyordu doğrusu. Fizik durumunun bu kadar iyi olması da normaldi tabii. Öyle çok parası vardı ki adamın. Şule, Erol Bey’in onu sikmek için can attığının farkındaydı yani. Bir gün bunu mutlaka yapacağından da emindi neredeyse. 27 Yaşındaydı Şule. Sarışındı ve çok çekici bir kadındı. Adamın zevkine uyuyordu yani. Tek bilinmeyen bunun ne zaman gerçekleşeceğiydi. 


Ve o kadar çok merak ediyordu ki, onun hakkında anlatılanların ne kadarının gerçek olduğunu. Fırsatını bulduğu anda adama vereceğinin de farkındaydı. Nasıl olsa ilk olmayacaktı kocasından başka birine vermesi. Sonuncusu olmayacağı da kesindi. 


Biraz da bu düşüncelerin etkisinden kalarak, tam bir afet haline gelmeye özen göstermişti hazırlanırken. Siyah ve incecik bir giysi seçmişti kendine. İp gibi askıları olan ve kalçalarının bitimine kadar vücudunu saran bir şeydi bu. Eteği biraz bollaşıyordu ama iyice kısaydı. Ayaklarına da alabildiğine yüksek topuklu, altları incecik, yalnızca bir kaç deri banttan oluşan terlik benzeri ayakabılarını geçirmişti. Ayaklarının çok güzel olduğunu biliyordu Şule. Özenle de bakıyordu onlara. Yumuşacıktılar. Tırnaklarını ten rengi bir ojeyle boyuyordu her zaman. Odadan çıkmadan aynada kendine son bir kez bakmıştı giyinmesi bittiğinde. Acayip olmuştu doğrusu. Giysinin altına ne sutyen ne de külot giymemiş olduğu bile belli oluyordu. Bunların ikisinden de hiç hoşlanmazdı zaten. Ancak mecbur olduğu zamanlarda kullanılacak bir şeylerdi onun için. Ve bugün kendini mecbur hissetmiyordu. 


Saat 6 gibi yola çıktılar. Şule arkada tek başına oturmuştu, kocası da önde arabayı kullanan arkadaşının yanına. Bir saatten fazla sürdü yol. Sıkıntıdan patlamıştı doğrusu. 


Ama daha partinin verildiği açık alana girdikleri andan itibaren keyfi gelmişti yerine. Çünkü Erol Bey’in o siker gibi bakan gözleri daha o anda dikilmişti üstüne ve bir daha da hiç ayrılmamıştı. Bunu son derece tahrik edici buluyordu Şule. Zaman zaman gözgöze geliyorlardı. Bu anlar daha da tahrik ediciydi doğrusu. Ateşler çıkıyordu adamın gözlerinden. 


“Biliyor musun, onun için manyak diyorlar…” dedi Mehtap neredeyse fısıldarcasına, “Kadınlara acayip şeyler yapıyormuş, öyle söylüyorlar…” 
“Öyle mi..?” diye sordu kadına, “Ne gibi yani..?”
“Bilmiyorum ki, yalnızca böyle söylüyorlar işte…”
“Her duyduğuna inanmamak lazım Mehtap’cım… Belki dedikodudur, belki de gerçektir ama, bize ne bunlardan canım…”


Biraz bozulmuş gibiydi kadın. Anlaşılan Şule’nin iyice meraklanıp üstelemesini bekliyordu ki, anlatmak istediklerini anlatabilsin. Biraz sonra da “ben bi dolaşayım” diye mırıldanarak yürüyüp gitti. Şimdi dirseklerini dayadığı yüksek kokteyl masanının başında yalnız kalmıştı Şule. 
Gözlerini çevrede dolaştırıp Erol Bey’i aradı. Ama görünürlerde yoktu adam. Mehtap onu lafa tutarken kaybolmuştu ortadan. Canı sıkıldı. Eğer adamla bir daha gözgöze gelibilseydi, onun o siker gibi bakışlarına, verir gibi bakarak karşılık vermek istiyordu halbuki. Yalnız da kalmıştı hazır. 


“Şule’ydi değil mi?” dedi bir ses o anda tam arkasından, “Başımı dördürüyorsun haberin vardır diye düşünüyorum…”
Hızla arkasına döndü Şule ve bir anda Erol Bey’le burun buruna geldi. Tam gözlerinin içine bakıyordu adam. Gerçekten de alev alevdi kahverengi gözleri. 
“Öyle mi?” dedi, “Ne yapıyorum ki?”
“Bir şey yapman gerekmiyor… Sana bakıyorum ve yetiyor bu…”
Gelip yanında durdu adam. O da bir dirseğini masaya dayamıştı. Dışardan bakanlar için sıradan bir görüntü vardı ortada yani. Şule birden Erol Bey’in öbür elini belinde hissetti. Hafifçe titredi bu temasla. Ne yapıyordu bu adam böyle. 


“Özellikle de kalçaların döndürüyor başımı…” dedi Erol Bey, “İnanılmaz tahrik edici bir kıçın var…”
Konuşamadı bile Şule. Bir anda toptan hücuma kalkmıştı adam. Tam gaz geliyordu üstüne. Kendini toplamaya çalışıyordu ki belindeki elin yavaşça aşağı kaymaya başladığını hissetti. Kalçalarına iniyordu Erol Bey’in eli. 
“Görüyorum ki sen de farkındasın bu güzelliğin… Baksana don bile giymemişin…” 
Yavaş yavaş uçmaya başladığını hissediyordu Şule. Tanrım ne biçim bir adamdı bu böyle. Birinin onları görmesi ihtimalinden bile çekinmiyor gibiydi. 
“Seninle başbaşa kalmamız gerek…” dedi Erol Bey, “Bu güzelliği yakından incelemek istiyorum çünkü… Anlıyor musun Şule…?”


Bereket tam o sırada birileri onlara doğru gelmeye başladı. Bu da Erol Bey’in elini çekmesine neden oldu. Yoksa ipin ucu kaçacak gibiydi Şule için. Sonra masanın çevresi iyice kalabalıklaştı. Bu da kendini toplaması için bir fırsat gibi geldi Şule’ye. Bu arada davetlilerin bir kısmı da ayrılmıştı partiden. Kalanlar çoğu şirket çalışanlarıydı, bir kaç tane de yabancı misafir vardı. 
İşte tam o anda patlattı bombayı Erol Bey.


“Şimdi buradan hep beraber ayrılıyoruz ve doğruca benim eve gidiyoruz…” dedi herkese, “Bundan sonrası ancak orada devam eder… Herkesin arabası vardır her halde…”
Hala Şule’nin yanındaydı. Artık ona dokunmuyordu ama gerçekten çok yakınındaydı. Başını çevirip adama baktı.


“Bizim arabamız yok…” dedi birdenbire, “Başka birinin arabasıyla geldik buraya…”
Bunu neden söylediğini bile bilmiyordu o anda. Birden çıkmıştı öylece ağzından. Ama Erol Bey’in gözleri parlamıştı birden. 
“Hadi bakalım, herkes arabalara…” dedi ortaya.
Sonra da Şule’nin elini tuttu sımsıkı.
“Sen…” dedi, “Benim arabamda geliyorsun…”


Bir an diyeceğini bilemedi Şule. Ama hayır diyemiyeceğini hissediyordu. Kocasının patronuydu adam ve onu kızdırmaması gerekirdi bir kere. En azından bunu biliyordu. Ama belki de ondan daha da önemlisi, kendi de reddetmek istemiyordu bu teklifi. Erol Bey’in eli kalçalarını okşamaya başladığı andan itibaren, zaten pek de olmayan direncini tümüyle yitirmişti. 
“Ama kocam…” diyecek oldu yalnızca.


“Sen onu merak etme…” dedi Erol Bey, “Arkadaşları onunla ilgilenirler…”
Yine de çevreye bakınıp kocasını aradı gözleriyle Şule. Yanında Bilgin Bey vardı Nedim’in. Erol Bey’in vekilharcı olarak bilinen Bilgin Bey. Tanrım adam ya herşeyi düşünüyordu, ya da yakın adamları onu sürekli izliyor ve bir şey yapmaya kalkıştığını hemen farkedip ortamı hazırlyorlardı yani. Güçlüydü Erol Bey ve bu gücü kullanıyordu. 


Çiftlik kapısına geldiklerinde Erol bey’in simsiyah Audi’si onları bekliyordu. Kır saclı ve uzun boylu şoför arka kapıyı açmıştı bile. Önce ona yol verdi adam, peşinden de kendi girdi içeri. Kapıyı kapadığında, dış dünya ile bağlantıları koptu sanki. Camları da siyahtı Audi’nin. Dışardakilerin bir şey görmesine imkan yoktu. Ama Şule onları görebiliyordu yine de. Bilgin Bey’in kocasını kendi otomobiline doğru götürdüğünü farketti bu nedenle de. Bu arada şoför de yerine geçmişti. Kayar gibi hareket etti Audi.


Kalbi gümbür gümbür atıyordu Şule’nin. Birşeyler olacağının farkındaydı. Ama ne olacağını bilmiyordu. Ne zaman olacağını da. Arabanın sol tarafında oturmuş bekliyordu yalnızca. 
Ama çok beklemesine gerek kalmadı. Yalnızca bir kaç yüz metre gitmişlerdi ki, Erol Beyin elini bacaklarında hissetti. Tam dizinin üstünden tutmuştu adam. Ve eli ateş gibiydi sanki. 
Tüm vucüdunun titremesine neden olmuştu bu temas. Bacakları elinde olmadan aralandılar ve adamın eli yavaş yavaş yukarılara çıkmaya başladı. Çok ustaydı doğrusu. Gayet kararlı ve kendinden emin bir hali vardı adamın. Ve hiç acele etmiyordu. O ateş gibi yanan parmaklar, milimetre milimetre hareket ederek, artık vıcık vıcık olmuş ***** yaklaşıyordu. 


“Sakin sakin gidelim Turan…” dedi şoföre, “Acelemiz yok biliyorsun…”
Böylece de Şule’nin aklına şoförün gelmesine neden oldu. O kadar heyacanlanmıştı ki, sanki unutmuştu onu. Dikiz aynasına baktığında gözgöze geldi şoförle. Tanrım, onları seyrediyordu adam. 
Ne yapacağına karar vermeye çalışıyordu ki, Erol bey’in parmakları amını buluverdi. Tüm vücudu sarsılmaya başladı. Derin bir inleme çıktı ağzından, beli geliyordu. Epeydir tırmanan içindeki gerilim, bir anda boşalıverdi. Tek dokunuşta belini getirmesine neden olmuştu adam. 


Şimdi iyice sokulmuştu ona Erol Bey. Ağzı neredeyse kulağının dibindeydi. Alçak bir sesle konuşmaya başladı.
“Senin gibi her an patlamaya hazır kadınlara bayılırım ben biliyor musun..? Tüm akşam boyu aklımda hep seni sikmek vardı… Ve şimdi sikicem… Bunu biliyorsun değil mi?”
Orta parmağını birden soktu Şule’nin ***** sonra da. Bu az kaldı yeniden belinin gelmesine neden oluyordu. Tanrım ne biçim bir adamdı bu Erol bey böyle? 
Sonra gözleri yine dikiz aynasına takıldı. Şoförün gözleri hala oradaydılar. Bakışlarından ateşler saçarak seyrediyordu adam. 


“Ama şoför…” dedi fısıldayarak.
“Turan mı..?” dedi Erol Bey, “O alışıktır böyle şeylere… Seyrediyor değil mi..?”
“Ah evet…”
“Yoksa bu hoşuna gitmiyor mu..? Düşünsene seni seyrediyor… Siki kalkıyor… Belki otuzbir de çekecek baka baka… Hoşuna gitmiyor mu bu ha..?”
“Ohhhhhhhhhhhhhhhhh…” diye inledi Şule.
Neler söylüyordu böyle adam.


“Biliyorum hoşuna gideceğini zaten… Sik kaldırmaktan zevk aldığın her halinden o kadar belli ki… Bu yüzden aklımı çeliyorsun zaten… Böyle kadınlara bayılırım ben…”
Parmağı artık sonuna kadar girmişti içine ve Şule her an yeniden belinin gelebileceğini hissediyordu. Elini Erol Beyin önüne doğru uzattı ve parmakları, adamın hala pantolonunun içinde olan sikini buluverdiler. Aynı anda da biraz daha uçtu Şule, sanki mümkünmüş gibi. Offf ne kadar büyüktü adamın siki. 
Sanki her şey onu iyice uçurmak için çalışıyormuş gibiydi. Müthiş bir adamdı Erol Bey. Beyninin derinliklerinde gizi şeylerin üstünü, iki laf ederek açıyordu. Amındaki parmak müthiş zevk veriyordu. Siki kocamandı adamın. 
Ve şoför Turan dikiz aynasından her şeyi seyrediyordu. 
Bir taraftan da bu kocaman siki biran önce çıplak olarak istiyordu eline. Telaşlı parmaklarla adamın fermuarını indirmeye çalışıyor ama bunu başaramıyordu. 
“Bir dakika…” dedi Erol Bey, “Bırak ben yapayım…” 


Bunu yapmak için amındaki parmağını da çekmişti tabii ve bu da hiç hoşuna gitmemişti Şule’nin. Oturduğu yerde sabırsızlıktan adeta kıvranarak adamı bekliyordu. Ve Erol Bey yine onu şaşırtan bir şey yaptı. Önce kemerini çözdü, sonra da donuyla birlikte pantolonunu ayak bileklerine kadar indirdi ve ayakkabılarını da çıkarıp tamamen sıyırdı. Şule, onun pantolonunu özenle katladığını ve yanındaki koltuğa koyması için şoföre uzattığına gördü. Sonra gözleri asıl beklediğini, adamın sikini yakaladı. 
Ohhhh tanrım gerçekten de kocaman bir şeydi bu.
Yukarı kıvrık bir yay gibi duruyordu. Ağzının sulandığını hissediyordu Şule. Acaba Viagra filan mı kullanıyordu adam. Bu yaştaki birinden böyle bir sik beklemiyordu doğrusu. 
Tekrar elini uzatıyordu ki, Erol Bey bileğini tuttu.


“Acele etme…” dedi sonra da, “Hele şundan da bir kurtulalım bakalım…”
Ne demek istediğini ilk başta anlamamıştı Şule ama, adam iki eliyle tutup üstündeki giysiyi çıkarmaya çalıştığında onun niyetini kavradı. Kısacık bir süre içinde, ayakabıları dışında çırılçıplak kalmıştı. Onları da kendi çıkardı ayaklarından. Artık tam anlamıyla çırıl çıplaktı. Arabanın arka koltuğunda, kocasının patronunun yanında ve seyretmekten biran bile vazgeçmeyen şoförün gözlerinin önünde çırıl çıplaktı. Bu o kadar tahrik ediciydi ki, az kaldı beli geliyordu yine. Amı vıcık vıck olmuştu. Koltuğun deri kaplamasını ıslatıyordu.
Kendini daha fazla tutamadı ve sağ eli bir pençe gibi yapıştı Erol Bey’in sikine. Offfff ateş gibiydi. Taş kadar sert ve ateş gibi yakıcı. Mutlaka Viagra kullanıyor olmalıydı adam. 


Şimdi arka koltuğun tam ortasında oturuyordu Erol Bey. Burası,şoförün her şeyi görebilmesi için en rahat yerdi aynı zamanda. Şule, adamın bunu gayet bilinçli yaptığına emindi. Nitekim şoförün de dikiz aynasını yeniden ayarladığını farketmişti. Şu anda parmakları o kocaman sikin çevresine dolanmış hafif hafif sıvazlayan elini görüyor olmalıydı Turan. 
Bu çok uçurucu geliyordu Şule’ye.
“Ağzın da elin kadar becerikli mi bebeğim..?” diye sordu birden Erol Bey, “Dudakların çok tahrik edici görünüyorlar doğrusu… Onları sikimin üstünde hissettmek istiyorum…” 


O söylemese de yapacaktı zaten bunu Şule, Adamın kucağına doğru eğildi ve en dibinden tuttuğu o kocaman sikin başını yalamaya başladı. Ohhh çok güzeldi tadı. Mis gibi de kokuyordu üstelik. Bir taraftan da şoförün gözleri önüne nasıl müthiş bir manzara koymuş olduğunu düşünüyordu. Daha fazla dayanamadı. Ağzı açıldı ve Erol Bey’in sikini yarıya kadar aldı içine. 
Her zaman sik emmekten büyük bir zevk almıştı Şule. Şimdi de öyle oluyordu yine. Bir taraftan başını yavaş hareketlerle yukarı aşağı oynatıyor ve o kocoman sikin ağzına girip çıkmasını sağlıyor, bir taraftan da hırsla emiyordu. İçini boşaltmak istercesine büyük bir hırsla emiyordu. Erol Bey ise öylece oturuyordu orada. Kendini tümüyle Şule’nin ağzına bırakmış gibiydi. 


“Ağzın elinden çok daha becerikliymiş bebeğim…” dedi birden, “Eğer 20 yıl önce olsaydı, top gibi patlatmıştın beni…”
Sesi, şoförün rahatlıkla duyabileceği kadar yüksekti. 
Şule, giderek tüm kontrolü kaybetmek üzere olduğunun farkındaydı. Erol Bey’in onu eninde sonunda sikeceğine hazırlamıştı kendini aslında. Hazırlamak ne gelime bunu büyük bir istekle bekliyordu ama, bu kadar çabuk ve bu kadar uçurucu olacağını aklına bile getirmemixti. Ama öyle olmuştu işte. Adam sandığından çok daha değişik biri çıkmıştı. 


Şimdi o kocaman sikin başı neredeyse bademciklerine değerken, Mehtap’ın partide söylediği o sözler çınlıyordu kulaklarında. “Biliyor musun, onun için manyak diyorlar. Kadınlara acayip şeyler yapıyormuş, öyle söylüyorlar”, demişti kadın. Ve Şule onun ne söylemek istediğini anlıyor gibiydi artık. Gerçi Mehtap kulaktan dolma şeyler söylüyordu ama, Erol Bey’in kadınlara acayip işler yaptığı kesindi. İşte arabanın arka koltuğunda ağzına vermişti Şule’nin. Bunu şoförünün gözleri önünde ve hatta özenle ona göstere göstere yapıyordu. 
Her şey uçurucuydu yani. 


Hem de öylesine uçurucuydu ki, Şule benliğinin üstünden bir örtünün kaldırılmakta olduğunu hissediyordu adeta. Hep içinde olan, hep yapmak istediği ama kendi kendine bile söylemekten çekindiği yönlerini açığa çıkarıyordu adam. Tanrım nasıl da seyrediyordu şoför. Ve nasıl da hoşuna gidiyordu bu Şule’nin. Birden sarsıla sarsıla yeniden belini getirmeye başladı.
Yalnızca adamın sikini yalayıp emiyordu ve beli geliyordu. 
“Ohhh çok acayip bir kadınsın bebeğim…” dedi Erol Bey, “Sikimi ağzına alıyorsun ve belin geliyor. Seninle neler yapıcaz biliyor musun?”


Yalnızca inleyebildi Şule. Kendi de şaşırmıştı doğrusu böyle aniden belinin gelmesine. 
“Hadi gel sikimin üstüne otur şimdi…” dedi sonra Erol bey, “Hadi bebeğim… Biraz da o müthiş götünü seyretsin Turan…”
Nerdeyse bir daha geliyordu Şule’nin beli. Adeta telaşla doğruldu ve sonra ata biner gibi kucağına çaktı adamın. Elini bile değmesine gerek kalmadı. O kocaman ve kazık gibi sikin başı amının dudaklarına dokunduğu anda bıraktı kendini. Yağ gibi kaydı sik içine. 
Artık kendini tutamıyordu. Yeniden beli gelmeye başladı. Kıvranıyordu Erol Bey’in kucağında. Başını adamın boynuna gömmüştü. Derin derin inliyordu. 


Biraz kendini toplayınca hareketlendi yeniden. Çılgın bir dansa başlamıştı içindeki sikin üstünde artık. Kalçaları yukadı aşağı, sağa sola, öne arkaya kıvrılıp bükülüyor, oynuyordu. 
“Turan’ı mahvettin….” dedi Erol Bey birden. “Neredeyse duracak araba… Gözünü alamıyor götünden bebeğim…”
Tanrım durmak bilmiyordu adam. Tam kendini toplayacakken bir şey söylüyor ve yeniden uçuruyordu onu. 
“Ohhhhhhhhhh…”diye inledi başını arkaya atarak.


Şimdi iki taraftan ellerini uzatıp kalçalarına yapışmıştı Erol bey. Onları ayırıyor, adeta şoförün biraz daha fazla görmesini sağlamak için çırpınıyordu. Sonra bir elinin parmağı hafif hafif götüne dokunmaya başladı. Bunun doğal sonucu Şule’nin biraz daha çıldırması oldu yalnızca. O küçük delik, adamın parmağının altında kendiliğinden açılıp kapanmaya başladı. 
“Götün sikilmek için deliriyor bebeğim…” dedi Erol Bey, “Tam sikilecek kıvamda… Kıpır kıpır… Yumuşacık…”
Neredeyse aynı anda da parmağırı sokmaya başladı yavaşça.
“Ooooooooooooooooooouuuuuuuuuuuu…” diye inledi Şule.
Yine geliyordu beli.


Bu sefer yığılıp kaldı Erol Bey’in kucağına. Derin derin nefes alıyordu. 
Tekrar kendini toplamasına, daha doğrusu kanının bir daha tutuşmasına neden olan şey de, götündeki parmak oldu. Yavaş yavaş sokup çıkarıyordu Erol Bey parmağını. Tıpkı küçük bir sik gibi girip çıkıyordu içine. Tüm vücudunun en duyarlı zevk merkezlerinden biri olan götü, giderek açılıyordu. Ohhh bir bilseydi adam onun götünden sikilmekten ne kadar çok zevk aldığını. 


Bunları bilmiyordu adam gerçi ama, parmağını saran küçük *** deliğinin giderek açıldığının farkındaydı tabii. Giderek daha hızlanan hareketlerle sokup çıkarmaya başlamıştı artık parmağını.
“Götünü istiyorum bebeğim…” dedi Şule’ye, “Hadi götünü ver bana…”
İkiletmedi onu Şule. Tanrım, mümkünmüş gibi o daha çok istiyordu bunu çünkü. Titreyen bacaklarının üstünde yükseldi ve Erol Bey’in siki çıktı amından. Sonra elini uzatıp onu tuttu ve adamın hala parmağını çıkarmadığı götüne dayamaya çalıştı.


“Öyle değil bebeğim…” dedi adam, “Sırtını dön bana… Siktiğim götün güzelliğini de seyretmek istiyorum…”
Yine ikiletmedi onu Şule. Telaşla ayaklarını yere basıp ona sırtını döndü ve kalçalarını, beklemekte olan o kocaman sikin üstüne indirmeye başladı. Biran önce istiyordu onu içine. Biran önce götünden sikilmek istiyordu. 


Erol Bey’in siki götüne değidiği anda, tüm vücudu titremeye başladı Şule’nin. Tanrım gerçekten de ateş kadar sıcaktı. Hafifçe oturdu üstüne. Am sularıyla o kadar ıslanmış o kadar kayganlaşmıştıki, bir anda giriverdi içine. Daha fazla dayanamadı Şule. Kendini bırakıverdi ve o kocaman sik, taşaklarına kadar gömüldü götüne. Gözlerinde şimşekler çakmaya başladı aynı anda da. 
Tanrım yine beli geliyordu.


Bir süre öylece oturdu adamın kucağında. Kımıldayamıyordu bile. Derin derin soluyor, kendini toplamaya çalışıyordu.
“Yaslan göğsüme şimdi bebeğim…” dedi Erol Bey, “Arkaya yaslan ve ayaklarını koltuğa bas bacaklarımın iki yanında… Böyle yap ki, biraz da amını seyretsin Turan… Ben götünü sikerken o da amını seyretsin bebeğim…”
Yine delirecek gibi oldu Şule. Gerçekten de manyak ediyordu Erol bey onu. Kendi kendine bile itiraf etmediği tüm yönlerini çıkarıyordu ortaya. Aynen yaptı adamın dediklerini. Şimdi tabak gibi açıktı şoförün aynadan bakan gözlerinin önünde. İçine dibine kadar sik girmiş götünü ve onun üstünde şişip vıcık vıcık olmuş, dudaklarını susamış bir ağız gibi açmış amını gösteriyordu ona. Tel tel gerilmişti yine tüm vücudu. Ve Eroy Bey de, bir an bile gevşemesine izin vermiyordu zaten. 


Gözlerini dikiz aynasına çevirdi şoförün gözlerini görmek için. Ama bunu başaradamadı tabii. Adam aynayı asıl görmek istediği yere, ***** ayarlamıştı anlaşılan. Bu nedenle Şule de aşağıyı görüyordu. Ve manzara müthişti. Sikini dışarı çıkarmıştı şoför. Sol elini çevresine dolamış. Yavaş hareketlerle otuzbir çekiyordu. Ve siki kocamandı. En az Erol Bey’inki kadar kocaman hem de.
Bu manzara Şule’nin daha da uçmasına neden oldu. 


İyice yaslanmıştı Erol Bey’in göğsüne. Ayaklarını adamın iki yanında koltuğa basmış ve onlardan güç alarak çılgınca kıvranmaya başlamıştı artık. Götü elinde olmayan hareketlerle kasılıyor, bir açılıp bir kapanarak adamın sikini sanki sağıyordu. Gözlerini de dikiz aynasından ve şöforun oradan görebildiği sikinden ayıramıyordu bir türlü. 


Tanrım ne kadar büyük bir zevki bu. 
Bir sik götünün içindeydi, öbürü de sahibinin elinde. Onun için kalkmış iki sik. Onun için boşalmaya hazır iki sik. Bütün bunlan beyninin içinde patlamalara neden oluyordu. Şimdi Erol Bey’de hareketlenmişti. Kalçalarının yukarı aşağı hareketleriyle, o kocaman sikini ötüne sokup çıkarıyordu artık. Giderek de hızlanıyordu. Şimdiye kadar dayanmış, belini getirmemişti adam. Ama şu anda o da hazırdı sanki. 
Şule’nin ise peşpeşe beli geliyordu artık. Tüm vücudunu sarsan zevk dalgalarının biri bitirken öbürü geliyordu. Ve giderek de araları kısalıyordu bunların. Tanrım, o kadar çok zevk alıyordu ki. 
“Ne yapıyor Turan..?” diye sordu birden Erol Bey, “Görebiliyorsun değil mi bebeğim…?”
“Ohhhhhh mütniş…” diyebildi Şule yalnızca.


“Anlatsana bana ne yapıyor… Seyrediyor mu seni..? Hadi söyle bana amını seyrediyor mu?..?”
“Evet, ohhhh evet…” dedi Şule, “Hem seyrediyor, hem de otuzbir çekiyor… Siki elinde… Kocaman… Ohhhhh”
“Fırsatını bulsa seni nasıl siker biliyor musun..?”
“Ooooooohhhhhhhhhhhhhhhhhh…”


“İzin versem şu anda hemen atlar ve sikini ***** sokar o da… İçin sikle dolar bebeğim… İster miydin sen de bunu…? Hadi söyle bana… İster miydin iki sikin birden içine girmesini..? Biri *****, biri götüne…” İster miydin..?”
Derin bir inlemeyle tekrar ve çok şiddetle belini getirmesine neden oldu bu sözler. Tanrım adam yalnızca götünü değil beynini de sikiyordu. Ohhh beynini de sikiyordu.
Sonra daha da hızlandı Erol Bey’in hareketleri. O Kocaman sik artık bir piston gibi girip çıkıyordu götüne. En ucuna kadar çıkıyor, sonra taşaklarına kadar tekrar giriyordu. 
Birden müthiş bir şey oldu. 
Erol Bey sikini köküne kadar geçirdi ve inleyerek belini getirmeye başladı. Alev kadar yakıcı erkeklik sıvıları, götünün içini yangın yerine çevirmişti Şule’nin. Bu yetmiyormuş gibi, neredeyse aynı anda şoför de fışkırtmaya başlamıştı. Kalın bel sütunları sikinin tepesinden fışkırıyor ve her yere gidiyordu. 
Gözleri karardı Şule’nin.
Öylece yığılıp kaldı Erol Bey’in kucağında.
+++++++++++++++


Onu tekrar kendine getiren de Erol Bey’in sesi oldu.
“Toplanmamız lazım bebeğim…” diyordu adam, “Nerdeyse geliyoruz eve…”
O zaman hala onun kucağında oturmakta olduğunu farketti Şule. Adamın artık inmiş siki de, hala götündeydi. İsteksizce doğruldu. Tanrım ne kadar da çok fışkırtmıştı içine. Götünden beller sızıyordu. Bereket ki Erol Bey arka camın önünde duran bir kağıt peçete kutusunu uzattı ona. Her şeye hazırlıklıydı yani. 
Silinmeye başladı. Tüm kasık bölgesi vıcık vıcıktı aslında. Amından akan sular her yerine bulaşmıştı. Kendini çok da yorgun hissediyordu. Ama müthiş zevkli bir yorgunluktu bu. 


Sonra giysisini üstüne geçirdi ve ayakkabılarını giydi. Tabii saçını başını da düzeltmesi gerekiyordu. Bir taraftan da gözucuyla Erol Bey’i seyrediyordu. O da silinip temizlenmiş sonra da yeniden giyinmişti bile. 
“Yarın sabah bebeğim…” dedi Şule’ye, “Kocan İstanbul dışında geçici bir göreve gidecek… Sen de hazırlan, Turan saat 11 gibi gelip seni alır… Daha işimiz bitmedi seninle… Daha yeni başlıyor aslında…”


Sesini çıkarmadı Şule. Audi evin kapısına yanaştığı sırada kendini iyice toplamıştı. Birlikte indiler ve evin içinden geçip geniş arka bahçeye çıktılar. Davetlilerin çoğu gelmişti bile. Şule etrafına bakınıp durumun farkına varan kimse olup olmadığını anlamaya çalıştı. Görebildiği tek şey, bahçenin uzak köşesinde duran ve gözlerine ona diken Mehtap oldu yalnızca. Pis bir sırıtma vardı kadının yüzünde. 


Sonra kocasını gördü ve ona doğru yürüdü.
“Sana müthiş bir haberim var…” dedi kocası onun konuşmasına izin vermeden, “Galiba terfi ediyorum… Bilgin Bey getirdi beni buraya ve yol boyu patronun benimle ilgili özel düşünceleri olduğunu anlattı… Çalışmalarımdan çok memnunmuş… Çok heyecanlandım doğrusu… Zaten Bilgin Bey beni kendi arabasına çağırdığında da heyecanlanmıştım… Seni bile unuttum baksana… Nasıl geldin sen buraya..?”
“Geldim işte bi şekilde…” dedi Şule.