Sinemada başıma gelenler
Merhaba sayın okurlar, burada anlatacağım her şey yaşanmıştır. Size bu yaşadıklarımı anlatma sebebim insanları tercihlerine veya yaşadıklarına göre yaftalamanız. Ben de bu özelliğinizin yılmaz bir mağduruyum. Kendimi bir tabir veya kavram altında görmek-göstermek istemezdim ama insanların kabul ettiği çerçevelere göre ben biseksüelim. Hem kadınlarla hem de erkeklerle ilişkim oldu.
Kendimi hiçbir zaman eşcinsel gibi görmedim. Ama pasifliğe duyduğum ilgi, sebebini hala anlayamadığım bir şekilde çok küçükken başladı. Sadece pasifliğe değil, aktifliğe de ilgim oldu. Bu tarz ilişkileri yaşarken bir yandan sevgilim de vardı. Sevgilim varken lisedeki birkaç kızla farklı ilişkiler denemişliğim de oldu. 25 yaşındayım ve azımsanmayacak bir tecrübe birikimim var. Tabi hepsi seviyeli, düzeyli ve kendi koşulları içerisinde maceralıydı.
Nereden başlayacağıma gelirsek, en başından diyebileceğim bir noktası yok. Bir zihin jimnastiği şeklinde, hangisi hangisini hatırlatırsa ondan devam ederek gideceğim. Bir iç dökme seansı da sayılabilecek bu terapi-yazılarımda yalan olmayacağı için bazı noktalarda mekan ve kişi isimleri es geçilebilir, mazur görün.
Zihnimde en belirgin olarak hatırladığım şey, ilk maceralarımdan birisi. Sıcak şehrimizin bir bahar ayında, yine güneş gün boyu tepede bizi pişirmişken ben okuduğum okulun yurdunda kalıyordum. Lise 3’e gidiyordum,16-17 yaşlarında bir toy gençtim. Elde telefonla duşa girilip indirilmiş pornoların eşliğinde otuzbir çekilen güzel zamanlardandı. Benim de o dönem Symbian işletim sistemini kullanan Nokia bir telefonum vardı. İçerisinde küçük bir hafıza kartı. Hafıza kartının içerisinde de “.3gp” uzantılı bir sürü video. Herkes birbirinden video topladığı için o dönemlerde kategori ayrımı olmazdı aramızda.
Kim, hangi pozisyonu, hangi porno yıldızını beğenmişse döndüre döndüre onu izlerdi. Tek video barındırırdı herkes. Ben ise bir sürü videoyu kategoriler halinde dosyalamıştım. Tabii o zamanlar internet sitelerini ismen bilmezdik, google’ın arama kısmında “seks, porno, sibel kekilli” gibi etiketler kullanarak gezinirdik ve kategorileme işi beni bir sürü farklı kategoriden haberdar etti. Bunun sayesinde arkadaşlarımdan daha çok merak unsuru barındırıyordum içimde. Olgunlarla fantezi, iç çamaşırı, külotlu çorap, eş değiştirme, lezbiyen izleme, masturbasyon (solo) gibi birbiriyle alakasız onlarca ilgi alanım oluşmuştu. O dönemlerde çok güzel bir hikaye sitesi keşfettim ve fantezilerime yön vermeye başladım. Artık merak ettiğim şeyleri deneyecektim.
Araştırırken şehrimizde iki-üç tane sinemanın seanslarında porno film oynattığını öğrendim. Öncesinde de böyle şeylere merakım vardı ama, sitenin okuduğum kısmında, ortamın genelde eşcinsellerle ya da onlarla birlikte olmak isteyen olgun erkeklerle dolu olduğunu yazıyordu. Zaten öyle bir yerde kadın olmayacağını tahmin ettiğimden gider izlerim diye düşündüm ve haftaiçi dersaneye çıkmak için kullandığım izinlerimden birinde akşam üstüne yakın bir saatte o sinemayı aramaya başladım.
Sinemanın adresi tam nokta atışı olarak verilmediği için sorarak bulmak gerekiyordu ve ben film içeriklerini çok bilmediğim için sinemayı civardaki insanlara sormaya başladım. “… Sinemaları varmış buralarda, nerede biliyor musunuz?” Bu minvaldeki sorularımın cevapları hep olumsuzdu. Böyle gezerken hava kararmaya yaklaşmıştı. Pazarın kurulduğu sokakta bir tabela gördüm: “… Sinemaları” diye. Eskimiş, yıpranmış, bakımsız bir tabelaydı. Fakat dış cephesi temiz bir beyaza boyalı olduğundan güven veriyordu.
Binaya girip gişede duran adama hangi filmlerin oynadığını sordum. Çünkü girişte birkaç tane yeni filmin afişi vardı. Normal bir sinema gibi dizayn edilmiştir. “Giriş 5 TL” dedi adam. 5 TL diyorum da o zamanlar bir lise öğrencisi için verilecek 5 TL akşam yemeği fiyatıyla eşdeğer. Verdim parayı, herhangi bir bilet almadım. İçimden de “Bilet vermedi, heralde içeride bilet kontrolü yapmıyorlar” diye geçiriyorum. Ben nereden bileyim merdivenlerden çıktığımda sinema salonunun kapısıyla karşılaşacağımı, nereden bileyim içerideki tek ışığın ekranda oynayan pornodan yansıyan ışık olduğunu, nereden bileyim içeride sadece 5-6 kişi olduğunu… Normal bir sinema fikriyle gidip de böyle farklı bir ortamla karşılaşınca garipsedim.
Loş, ışıksız, hafif döl kokan bir ortam. Ben eşofman ve tişört giymiştim, elimde bir poşet vardı. Sanırım içerisinde kitaplar vardı. Orta taraflara yürüyüp oturdum. Poşeti aletimin üzerine koydum. Bir yandan etrafımda olup biteni anlamaya çalışıp, bir yandan da oynayan filme bakıyordum. Zenci ve MILF karışımı, konusuz, yavaş akan bir film oynuyordu. Oyuncularını hatırlamasam da kadının soyunmadan önce kırmızı bir gecelik giydiği gözümün önünden hala gitmiyor. Çünkü tam o geceliğe baktığım sırada yanıma yaşlıca bir adam gelip oturmuştu. Gittikçe ortamın ışıksızlığına alışan gözüm adamı hayal meyal seçiyordu ama önemli olan sıcak elleriyle poşetin ve eşofmanın altından aletimi avuçlamasıydı.
İrkildim. Kim irkilmez ki? Doğru düzgün bir tecrübenin olmadığı çok farklı bir dünyada, yaşlı adamın biri yanına gelmiş aletini avuçluyor. Ben irkildim. İleri geri yapmaya başladı elleriyle. “İstemiyorum” dedim. “Peki” diyerek kalktı yanımdan adam. İstemememin sebebi hoşuma gitmemesi değil. Hoşuma gitti hatta. Ama ben istemeden harekete başlaması hoşuma gitmemişti. Orta sıralarda oturuyor olmamın bana hiçbir faydası yoktu. Önümde kimse yoktu, sadece filmi seyredebiliyordum. Beş dakika geçmiş olmasına rağmen filmde hala kadın aynı kıyafetiyle garip garip dans ediyordu. Aksiyona ne zaman geçeceği konusunda hiçbir fikrim yoktu.
Poşetimi de alıp en arka sıraya geçtim. 3 kişi aralıklarla oturmuştu. Ortadakinin yanına geçtim. 25-30’lu yaşlardaydı. Yanına geçene kadar fark etmemiştim, ya da saklamıştı; elinde kalın aletiyle otuzbir çekiyordu. Bana bakıp bir şeyler bekledi. Ben o sırada ekrana kilitlenmiş rolü yapıyordum. Aletimi eşofmanın üzerinden tuttu, bıraktı, kendi aletini tuttu. Ben de dayanamayıp onun aletini aldım elime. Oynadım, oynadım, güzel bir otuzbir çektim. Kendime nasıl çekiyorsam öyle. Boşalmaya yakın, “Tuvalete çıkalım” dedi. “Hayır” dedim, Kalktı yanımdan, salondan çıktı. Yapılı birisiydi. Yakışıklı değildi. Hiç ilgimi çekmedi.
15 dakikadır filan içeride olduğumdan ve heyecandan çişim geldiği için tuvalete gitmek istedim. Bu katta sadece salonun kapısı olduğunu hatırlıyordum, aşağıda ise gişe ve giriş kısmı vardı, başka bir kapı görmemiştim. Demek ki biraz önceki adamın tuvalete çıkmaktan kastı yukarıya çıkmaktı. Adamın orada olma ihtimaline karşı biraz daha bekledim. Ve merdivenden üst kata çıktım. Tuvalet denilen yer burasıydı. Bir tane el yıkama yeri ve iki tane kabin vardı. Kabinler orijinali önceden beyazdı büyük ihtimal ama ben onları gördüğümde her yanları yanık ve yazı izleriyle doluydu.
Birine girdim, işedim. Elimi yıkamak için çıktığımda biraz önceki yaşlı adam bekliyordu beni. “Geçelim mi” dedi. Elimi yıkadım sessizce. Kabine geçip adamı bekledim. Girdi içeri, kapıyı kapattık. Eşofmanımı indirdi. Eline aldı aletimi. Yalamaya uzandı. “İstemiyorum” dedim. Onun pantolonunu indirdim kendi ellerimle. Aletini dışarı çıkardım. Yaşına göre gayet güzel duruyordu. Biraz oynadıktan sonra ağzıma aldım. Hayatımda ilk defa birisinin sikini ağzıma almıştım. Porno izleme tecrübelerinin aslında hiçbir boka yaramadığını o an anladım. Kocaman olmasa bile bir sik insanın ağzına girdiğinde, çok savunmasız oluyormuşsun. O da bu savunmasızlığımdan yararlanıp ben ona oral seks yaparken dar göt deliğime bir parmağını soktu. İçim bir hoş oldu. Gidip geldi ağzımda biraz daha, baş kısmı ve biraz gerisi. “Ağzına boşalayım mı?” dedi.
“Hayır, hayır” dedim, çıktım içeriden. Dışarıda bir-iki kişi daha bekliyordu. Galiba sesimizi duymuşlardı. Ben ise yaşadığım maceranın heyecanıyla doğruca sinemadan ayrıldım. Sanki yüzümün bir yerlerinde döl var gibi hissediyordum. Temiz değilmişim gibi. Dolmuşa yürüdüm, yurda gidip duşa girecektim.
Yol boyunca aklımda devamlı şu soru vardı: Acaba koltuklarda döl var mıydı? Oturduğum yerlerden eşofmanıma yapışmış olabilir miydi?